tag:blogger.com,1999:blog-73139679967198947662024-03-19T12:15:26.832+03:00SadebiranneKul. Kadın. Evlat. Eş. Öğretmen. Anne^3SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.comBlogger28125tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-68714855843974455972020-07-07T11:39:00.002+03:002020-07-07T11:39:24.003+03:00Merhaba<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
Selam... Önce selam, sonra kelam demişler. Öyle bir anlatasım var ki, öyle şeyler birikti ki içimde instagram postları kesmeyecek. Tweet zaten hiç kullanamadım. Sınırlılık fikri bana uygun birşey değil.. Öyle şeyler yaşadım, dinledim, gördüm, izledim ki #evdekal sürecinde. Bir yerden artık anlatmaya başlasam iyi olacak. Uzun bir yazı planlıyorum. Parçaya bölerim belki ama parçaya böldüklerimin hepsi taslakta kayıtlı şu an.<br />
Öncelikle anlatayım ben kimim diye? Şu an gündelik sosyal medya varlığımı <a href="https://www.instagram.com/ahsenesrayildirim/?hl=tr" target="_blank">şu hesaptan</a> sürdürüyorum. Az çok fikir edinmek isteyen şimdilik anonim hesaptan bakabilir. Muhtemelen birçok kişi de oradan geldi okumaya😂. Çok dolu dolu bilgilerle yaşadığım zamanlarda açmıştım blogu. Hepsi yerleşti, kimileri çıktı, kimileri daha pratik hal aldı bizim için. Basit bir anlatma yeri burası zaten. Neyse konuya geçeceğim hemen..<br />
Birşey yaparken birşey daha yapmak fikri nereden ilk girdi aklıma bilmem. Bazen bunun beynimin kendi sesini duymamak için ürettiğim savunma mekanizması olduğunu bile düşünüyorum. Ama kendi kafam içinde bile kendimle ne kadar konuştuğumu az çok bilenler vardır elbet bu yazıyı okuyanlar arasında :) Not: Şizofren değilim. hayır çoklu kişilik bozukluğum da yok :) Yani o kadar zihni sinir proceler, fikirler vahiy yoluyla gelmiyor sonuçta. Tamam kabul, kötü bir fikir üreticisiyim. Her zaman hayata geçmesi kolay olmuyor fikirlerimin. Ama yıllar sonra birilerinin geçirdiğini mutlaka görüyorum. Bu bile yetiyor.<br />
Son fikrim de tanıdığım değişik kafalı kadınlarla yolculukları üzerine röportaj. Annelik değil yahu. Sadece anne ya da kadın değiliz, sadece girişimci değiliz biz. Bahse değer yönlerimiz bunlardan ibaret değil. Neyse önce kafamdakileri ifade etmem lazım. Sonra başkalarına geçeriz. Eee gene dağıttın konuyu be hatun. Bağlamımı kaybetmedim ama. İş yaparken boş duramayanlardanım. Elim iş görürken kulağım boşta kalsın istemem. Müzik mi? Anı tazeleme, o anki ruh halinde derinleşme gibi bir etkisi olmayacaksa kolay kolay seçeneğim olmaz. Önceden radyo dinlerdim. Sonra radyo porgramlarını indirip dinledim. Şimdilerde de favorim podcastler. Geçelim başka konuya...<br />
Son 1 senedir iphone kullanıyorum. 128 gb hafıza ile hatrı sayılır sene kullanırım demiştim. Şimdi de diyorum ki iyi gaza gelmişim. Onunla ilgili de procelerim vardı aslında o yüzden alınmıştı telefon. Hala yapamadım ama yapma umudu ile telefonu kocama devrettim. Açık ve net söylüyorum ki Iphone almayın, aldırmayın. Sınır problemim olduğunu demin demiştim değil mi? Feci tetikleyen birşey ios sistemi. Şimdi azıcık teknik terim kullanacağım ama en güzel şey alyernatifler. İşletim sisteminde açık kaynak kodlu yazılımlar(bilmeyenler için örnek Pardus, Ubuntu,) tercihim. Niye? Sistemin en altına kadar nüfuz edebilmek mümkün. Sınırları kendin belirliyorsun. Bu nedenle piyasadaki teknoloji devlerinden en sevdiğim adam Elon Musk. Neden? Araba çizimlerini, uzay roketlerinin yapısını bile paylaşıyor adam daha ne yapsın? A pardon Ad Astra'nın müfredatını paylaşsa bak olabilir :) İşte böyle. Eğitimde alternatifler, ekmeğe alternatifler, ilaca alternatifler gibi gibi tuhaf yerlerde iken ios gibi aşırı aşırı kapalı bir sistemden veri transferi ciddi zorluyor. Ay bir de o nedir yahu? şarj girişi ile kulaklık girişi aynı delikten olur mu? Sistemi sürdürülebilir kılman için kablosuz kulaklık alman lazım. Şarj aleti kimsenin kimseye uymuyor. İşletim sistemleri arasında direkt transfer olamıyor. Evrakları sürekli kendime mail atıp indirmekten gına geldi. Bazen gönderdiğim format bile okunmuyor. Yahu çok teknik yazmıyorum. Basit bir form doldurmak için okulda kaç teneffüs harcadım. Sistemin sirküle olması için MacOs sistemli diğer cihazlarla desteklenmeli. Yani anlayacağınız çok parası olan değil, mecbur olan kullanıyor ipad'i, iMac'i. Başka nedenler de vardır elbet ama onları da siz hayal edin. Çok da zor olmasa gerek.<br />
10 günü geçti hala sistem taşımaya çalışıyorum. Neyse efendim, yeterince sitem ettiğim için devam ediyorum kaldığım yerden. Android'e geçer geçmezpodcast programlarımı kurdum. Kimse iosta da var sen bulamadın demesin valla çığlık atarım. Apple podcastlerde her kullanıcı bulunmuyor maalesef, acı tecrübeile sabittir. Yani telefonu köküne kadar kullanacaksanız Ios almayınız. Podcastlere girince baktım ki bir zamanlar blogunu vakit ayırıp okuduğum Fularsız Entellik de gelmiş mecraaya.. Aslında ios ta iken de fark etmiş olabilirim bak onu. Neyse bir yayında The Big Short diye birfilm adı geçti. Şimdi size filmi anlatmak isterim.<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkmhc1D-LXw9nBPa_f9rnJXjPTcStVIrVo7ZztVesRKNaL-sXFvJ3lZIYahUfTynMFZUNKaIsXXaYAJ-gC9UshmT2Rm_g7FDMY_nkQhjop7RFGbKUcwqI5HkW4X9-HehGCk9FsZcpuJp8/s1600/blog+i%25C3%25A7in1.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="350" data-original-width="573" height="388" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkmhc1D-LXw9nBPa_f9rnJXjPTcStVIrVo7ZztVesRKNaL-sXFvJ3lZIYahUfTynMFZUNKaIsXXaYAJ-gC9UshmT2Rm_g7FDMY_nkQhjop7RFGbKUcwqI5HkW4X9-HehGCk9FsZcpuJp8/s640/blog+i%25C3%25A7in1.PNG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">The Big Short(2015) filmi açılış sahnesi...</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Film Mortgage krizi hakkında. Kriz, gümbür gümbür gelişi ve onu öngöremeyenler.. Çok farklı tipler var aslında. Oyuncu kadrosu da hiç fena değil. Brad Pitt'i sarışınlığı ve renkli gözü sayesinde pek sevmem. Film bitince bu karakteri kim oynadı o ne güzel oyunculuktu öyle diye bakınca gördüm adını 😅 Ama esas rollerden birinde oyunculuğunu beğendiğim Christian Bale var. Filmi bana öneren İmmanuel Tolstoyevski "Bilal'e anlatır gibi anlatmış" diyor. Yani ben Bilal bile değilim üzgünüm :) Bazı yerler anlaşılmazdı benim için ama kendime çok farklı çıkarımlar yaptım. Bu arada altyazılı izlediğim için bazı kavramların çevirisi ile günlük hayattaki ekonomik karşılıkları da farklı olabilir.<br />
Evet filmin 69.dksı civarındaki sahnede sistem ve ona olan güven çok güzel sorgulanıyor. Aptallık mı dolandırıcılık mı yaptıkları? Aptallık diyorlar ve teyit etmek için birşeyler yapıyorşar. Neyse çok anlatmayacağım filmi. Mark Baum karakterli biri onca küfrüne rağmen ve filmin sonunda yaptıkları riskli yatırımın tam kaymağını yiyecekken yaptıklarının etik yanını sorguluyor. Dr Bury ise her zamanki kafası kırıklardan. Film sonunda verilen bir detay huzursuz etti beni ondan yana.Mortgage krizini 3 sene önceden tahmin eden adam şu an "Su" ya yatırım yapıyormuş. Evet su. Bu bile anlatmıyor mu başlı başına nasıl bir balonda yüzüp, neleri dert ettiğimizi. Çok afedersiniz ...umuzu temizlemeye temiz su kullanan bizlerin torunları acaba temiz suyu ne amaçla kullanacaklar?<br />
Başka bir karakter hatta karakterlerden. Yırtmaya çalışan iki delikanlı. Öngörüleri ve pis kokuyu almada burunları sağlam. Yine de o kadar uzak vizyon sahibi olmadıkları danslarından aşikar. Aptallık mı diye teyite onlar da gidiyor ve bakıyorlar sistemin şeklinden kaynaklanan bir açık var ve kimse görmüyor. Bu arada filmdeki Jenga örneği de enfesti başlardaki. Ve bizim delikanlılar sevinçten oynamaya başlıyorlar. Onlara haklı olmaları durumunda kendilerinin kazanacakları ama binlerce, milyonlarca insanın evsiz,işsiz kalacağı konusunda sertçe ayar veriyor Ben Ricker. işte filmin sevdiğim adamı, Brad Pitt'in rolü. Filmde karanlık adam olarak resmediliyor aslında. Çok parası ve çok iyi pozisyonu varken birden sistemden tiksinerek kaçan eski bir borsacı. Bizim delikanlılar onu arayıp oyuna çekene kadar ne mi yapıyor? Bahçesinde sebze ekip biçiyor, köpeğini gezdiriyor falan. Hatta toprağı petrokimyasal ürünlerden arındırmak için ürin ya da kül suyu kullanımı gibi önerileri bile var filmde, ne kadar simsarlar kıymet vermese de. Sonuçta o dünyanın sonunun yaklaştığına inanan bir manyak değil mi :) Tohumların yeni bir para birimine dönüşeceğine inanması da tamamen saçmalık zaten. tohum derken tabii ki atalık tohum, kimse Monsanto aldıramaz o adama. Kafası çalışan adamların herşeye aklı erdiği düşünülür de böyle mevzularda neden öngörülerini kimse takmaz aslında filmde bunun cevabı.<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKlyB3d_e0PtYYB9m0LNsTTEympdX-spa3ESoQmgwyR4ZBpiXYg4mrSCn-RZyBQrYO03BdTROg8rHy_IsoTO-UVOltpeEy2LpPb6TCx1x4u1aMmDk_YKtTsNTo37yABkRi36_uTZ2j5JQ/s1600/balog+i%25C3%25A7in+2.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="363" data-original-width="567" height="408" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKlyB3d_e0PtYYB9m0LNsTTEympdX-spa3ESoQmgwyR4ZBpiXYg4mrSCn-RZyBQrYO03BdTROg8rHy_IsoTO-UVOltpeEy2LpPb6TCx1x4u1aMmDk_YKtTsNTo37yABkRi36_uTZ2j5JQ/s640/balog+i%25C3%25A7in+2.PNG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ve Mark Twain'in sözünün devamı.. </td></tr>
</tbody></table>
Sisteme karşı herkes, siz,ben, komşum, halam, dayım öyle güveniriz ki yıkılmasını istemeyiz, çıkarlarımıza bile olsa. Yıkılacağını öngörmek bile fazladır bize; bunun yerine bazen kafayı kuma gömmeyi tercih ederiz. Yani burada sistem kelimesinin önüne sağlık,eğitim, borsa,ekonomi, çalışma şartları, gıda falan ne koysanız olur. Devlet bile olur. Aslında buradan Osmanlı'nın son demlerine falan yürümek vardı ya kalsın orası da kusur. Birgün podcast yapmaya karar verirsem 20 dk dan aşağı olmayacak bak söz veriyorum :) Aslında buradan bir de insan psikolojisi, dayanılacak güç,ilah, sonluluk-sonsuzluk temasına girmek vardı. Ayyyhhh sıkıldınız biliyorum belki de çoktan kapattınız sekmeyi. Olsun. Bazen kimse okumayacak olsa da ilgisini çekene ulaşabilme ihtimali mutlu ediyor insanı. Neyse konuya dönersek; tabi bunların bir tür savunma mekanizmları olması dışında da bir seçenek var: Aptallık. Böyle geçiyor filmde. Ama bu kadar aşağılayıcı kullanıma gerek yok bence. Vizyonsuzluk, geleceği görememek, Perşembenin gelişini Çarşambadan anlayamamak falan yani bu benim için. Ben de de oluyor bu. Finansal dehanın da insan ilişkisinde oluyordur belki de. Mükemmel değiliz elbet. Ama bazen çiğnediğimiz, tükürüp attığımız fikirlere şans mı versek acaba diyorum? Hani artık buradan sonra çocuk gelişimine bırakın da bağlayayım. Çocuk da kendince etkin bir fikirle gelir bize. Sonra biz onu ne yaparsak yaparız, demeye dilim varmadı söz konusu çocuk olunca. Onlara da şans versek. Bazen bizim evde benim göremediğim bir şeyi onlar görüyor mesela. Böyle bir nevi.. Bugünkü yazıda bolca önyargı, sistem, gelecek yordama, sınırlılık, farklı fikirlere açık olma ve vizyondan bahsettim sanırım. Bir sonraki film yazısı Gattaca hakkında olacak. Onu da podcastten duydum. Barış Özcan da yorumlamış zaten. o da güzel bilim kurgu. Spoiler istemeyenler izlesin gelsin pleaaaaseee.. Not: Gattaca 'yı kim önerdi bilmiyorum ama size 2 hafta 1 gün deki podcastleri önerebilirim. Yekta Kopan, Pelin Batu, hele hele Vedat Milor ile olan bölüm. Sahi daha önce Vedat Milor'un cv sini okuyan var mı aramızda?😉<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
</div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-16645629278079037032016-05-08T11:28:00.000+03:002016-05-08T11:28:36.750+03:00Bu detoks başka detoks!!! Karşınızda "Dijital Detoks"<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpjXcc_ZeXm5jQoyhvYx5Q65Mw8HBQdCR88_0G6dTjFPggEpJb5Tcu76g6rSMfkEFXFvwRs0WlAnfI0s7zGVjkuV8sWjvk15U_b-ZaEeVdmeIuxaJXtuOSjJqVts_s8i0FYOB2FRKGajA/s1600/shutterstock_189811238.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpjXcc_ZeXm5jQoyhvYx5Q65Mw8HBQdCR88_0G6dTjFPggEpJb5Tcu76g6rSMfkEFXFvwRs0WlAnfI0s7zGVjkuV8sWjvk15U_b-ZaEeVdmeIuxaJXtuOSjJqVts_s8i0FYOB2FRKGajA/s320/shutterstock_189811238.gif" width="320" /></a></div>
<br />
Sabah sabah nereden aklına geldi bu demeyin a dostlar. bu yazıyı okuyunca hak vereceksniz bana<br />
<br />
<a href="http://www.hthayat.com/yazarlar/elif-dogan/1035100-ayni-anda-birden-fazla-isle-ugrasamamanin-dayanilmaz-agirligi" target="_blank">ayni-anda-birden-fazla-isle-ugrasamamanin-dayanilmaz-agirligi</a><br />
İşte bu yazı son haftalarda beynimin bana verdiği mesajları anlamamı sağladı. son birkaç hafta aşırı yorgunluk teşhisi ile muzdariptim kendimce. Yemem içmem sağlıklı idi ama bir kaçak vardı. Sonra birden durup aklıma gelenleri yapmaya başladım.<br />
<ol style="text-align: left;">
<li>Önce telefonun yedeğini almakla başladım işe. Ya kaybolursa silinirse kaygısı gidecekti zihnimden. Bu sırada elim değmişken çıktı alıp hatıra kalmasını istediğim fotoğrafları da ayrı klasöre aldım. </li>
<li>Sonra D sürücüsün bazı önemli şeyleri aldım. Sonra baktım masaüstünde 45-50 tane öge var. Onları da yedekledim hariciye. Ekranda kısayol bile kalmadı :)</li>
<li>Sonra telefonu yedeklemeye başladığımda ne kadar çok whatsapp mesajı geldiğini gördüm ve onları okuyacağım, muhabbetten geride kalmayacağım diye elimdeki işi defalarca yarıda bırakışımı. Sonra aynı şeyin facebook için geçerli olduğunu fark ettim her ne kadar aktif kullanmıyorum desem de her mecraada. ne yapabilirim derken bildirimleri kapatmanın çözüm olduğunu gördüm. En azından sadece üzernde sayı yazıyor. Çok merak etmiyorum bazen 24 saat içinde bakmak bile gelmiyor aklıma. İyice bağımlılık düzeyinde değilseniz bence iyi bir başlangıç. </li>
<ul>
<li>Uygulaması şöyle: WhatsApp bildirimlerini kapatmak için Ayarlar – Uygulama Yöneticisi –
WhatsApp yolunu izleyiniz. Açılan pencerede Bildirimleri Göster kısmı
işaretli olmayacak. Böylece WhatsApp’ta size bir mesaj gelse bile
telefonunuz bunu bildirim ekranında göstermeyecektir ve ses
çıkarmayacaktır. Fakat uygulamanın ikonu üzerinde kaç tane mesaj
geldiğine dair bilgilendirme bulunur. Bunu tüm programlar için uyarlayabilirsiniz.</li>
</ul>
<li>Bu da bitti. İlk yedekleme aşamasında yaptığımı diyeyim. Açıkta bıraktığım sekmeleri yer imlerine kaydetmeye başladım. Takribi 200 kadar kaydettikten sonra sıkılıp hepsini kapattım. Kapattığımda kapatılan sekme sayısı 632 yazdı ekranda 632 :o ne kadar beynim yorulmuş düşünsenize..</li>
<li>şimdi mobildeki veriler yer imleri bilmem ney de önemliydi diyenler için de şöyle birşey yapıyorum. Firefox, Chrome neyi kullanıyorsanız hem telefona hem bilgisayarda onu açın ve bilgisayardan da telefondan da senkronize ayarlarını yapın. Bunu da anlatalım bir ara gerekirse. Böylelikle çalışmanız (eğer gerçekten varsa) bölünmemiş olacak. Açık sekmelere, kayıtlı yer imlerine her yerden erişim olanağına sahip olacaksınız. Hatta kapatılan sekmelere bile. </li>
</ol>
Şimdi ben bu adımları yaptım. Neler mi oldu hayatımda. İş evraklarını hazırlamak daha kolaylaştı. Hatta telefonu yedeklerken tüm mesajları sildim. eşimi hep kıskanırdım sadece benim mesajlarım dururdu telefonda gerisi hep geldikç siler önemli ise önemi bitene kadar durdurur sonra hemen siler. işte telefon öyle oldu. Bn daha az gruplarda vakit geçirmeye başladım. "Ayyy o ne paylaştı acaba? ,"Şimdi ne muhabbeti dönüyor" kaygılarım sona erdi.<br />
Büyüyorum galiba git gide. Bu 30 un başı ayrı erdem, sonu ayrı erdem oldu bende. Erdem demeyeyim aslında. 30 'un başı sakinlik, sonu da karakter oturması şeklinde ortaya çıktı. Artık olanları kolay hazmetmiyorum hele de yakın insandan geldiyse. Affediyorum, unutuyorum, hazmediyorum yani elbette çünkü konuşuyorum. Ama konuşmaya, kendimi yalın halimle ifade etmeye ancak hazır oluyorum. genel sınır 1-2 gün. Bazen haftayı bulduğu oluyor o insanla bu konuşmayı yapabilecek seviyeye gelmem için. Unutmak değil meselenin üstünü kapamak da değil artık o meseleyi halledip aradan çıkartıyorum. Zihnim bir daha o meseleyle yorulmuyor. bu da bir çeşit detoks yani :) Yazıda yerinin bulması belki de ondan.<br />
Beynin çalışmasında üstünü ört mantığı işe yaramıyor. O orada yer kaplıyor. Harddiskten Shift+Delete ile siler gibi silmek lazım yani :) Bu da ancak karşı tarafla konuşarak düğümü çözümleyerek oluyor.<br />
Bugün anneler günü. Son bir buçuk senedir annemle tek sefer kavga ettik o da aynı evde yaşadığımız 2.5 ayın son gününde. o kadar olur. anneler günüde Damla Çeliktabanın da güzel yazısı var tavsiye ederim anneler ve kızları üzerine. Biz sevgisini gösteremeyen nesil elinde büyüdük doğru, bu değişmez gerçek. Lakin bunu bilincimizin altında, üstünde, bir yerinde tutmaya devam edersek gün gelir çocuğumuz: "Aynı anneannem gibisin belki ondan betersin" der bize. Bırakın artık geçmişi. Affediyorum deyin, seni seviyorum deyin. Uzaktaysa da siz duyun dediklerinizi. diyecek cesaretiniz yoksa ya da. Bir müddet sonra iyilik galip gelecek ve yaralarınızın teker teker sarılmaya başladığını hissedeceksiniz.<br />
Annemi hep severdim ama onun beni sevmemesinden dertliydim. Şimdi olduğu gibi kabul etmeye başladığımdan beri o da beni daha fazla düşünür hale geldi. Doğumuma gelmeyip "Tatile gitmeyi düşünüyorum o ara" diyen kadın, parmağımda dolama çıktı diye ertesi günü otobüse bindi geldi. Bunları yazdım ya aklıma bir hikaye geldi.<br />
<blockquote class="tr_bq">
"Meşhur İbrahim Ethem hazretleri Belh padişahı, 7 sene tacını tahtını
bırakıp gitmiş. Süfli bir hayata girmiş. Süfli hayat derken haşa
zahirde, görünüşte. Karnı doyacak kadar yemek yemiyor. Sırtı yeni elbise
görmüyor. Bir pardösü varmış sırtında setri avret için, doksan tane
yaması varmış. Şeyh efendisinin dergâhına yedi sene odun çekmiş. Her
sabah kalkıyor, halatını boynuna atıyor, dağa çıkıyor, odunları alıp
getiriyor dergâha. Yedi sene boyunca her gün bunu yapıyor. Bir gün, beş
gün, on gün değil; bir ay, üç ay, beş ay değil; yedi sene bu hizmeti
görmüş. Yedi sene sonra yine aletini eline alıp oduna giderken Şeyh
efendisine demiş ki: "Efendim, bana bir himmet edin!" Şeyh efendisi
tenkit etmiş "Yürü. Sen himmeti kazandın mı ki, himmet istiyorsun? Haydi
yürü. Bostancı bostanının su zamanını bilir" demiş. Azarlamış,
göndermiş. Başka bir dervişe görev vermiş, demiş ki: "Ayaklarına mahmuz
tak, şu Belh Padişahı İbrahim Ethem gidiyor, onun arkasından kavuş, onun
çıplak ayaklarına o mahmuzla vur, gel. O döner, sana bakar, yüzüne
tükür. Yüzüne tükürdüğün zaman elbet bir şey söyler. Ne söylerse gel
bana haber ver." O gidiyor, İbrahim Ethem'e kavuşuyor. Mahmuzlarla
ayağına çarpıyor. Vurdukça kan akıyor. İki oluyor, üçüncüde dönüp
bakıyor; derviş yüzüne tükürüyor. İbrahim Ethem şöyle söylüyor: "Git
babam. Senin dediğini ben Belh'te bıraktım." Derviş bu cevabı alıyor,
dönüp geliyor. Şeyh efendi soruyor: "Yaptın mı görevini?" "Yaptım
efendim. Emriniz üzerine tabanlarına, çıplak ayaklarına vurdum. Vurdum
deldim. İki defa vurduğumda bakmadı. Üçüncü defa vurduğumda döndü,
baktı. Yüzüne tükürdüm. Şu ifadede bulundu: 'Git, babam. Senin dediğini
ben Belh'te bıraktım.' Şeyh efendisi: 'Hâlâ Belh'i unutmamış, diyor,
yani Belh'te padişahlığını hatırlıyor. O zaman hiddet vardı. Gadap
vardı. O zamanki halimle ben sana bir şeyler yapardım; şimdi ben
hiddetimi, gadabımı Belh'te bıraktım, demek istemiş. Ama o Belh kelimesi
ağzından çıkmış.' İbrahim Ethem gelince: 'Git. Sen Belh'i
unutmamışsın. Himmet mi istiyorsun?' diyor." </blockquote>
<br />
İşte Belh hala aklımın bir kenarında, daha yürünecek yolum çok var demek ki.. Herkese mutlu, huzurlu, barış dolu Pazarlar diliyorum Allahtan. Annelerin de anneler günü kutlu olsun. Tüm anneler evlatlarının mutluluğuyla mutlu olsun..<3 <3 <br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Kaynaklar:<br />
https://tugbakaplan.wordpress.com/2013/01/21/teknoloji-detoksu-geliyor/<br />
http://www.mobilbey.net/whatsapp-bildirimlerini-kapatma/6212 <br />
http://www.yenisafak.com/yazarlar/rasimozdenoren/belhi-unutmak-849<br />
<br />
<br /></div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-38555649699571730512016-01-30T08:11:00.001+02:002016-01-30T08:11:13.131+02:00Fermente Morina Balığı Yağı Üzerine-1<p>Merhaba. Beslenme biçimimiz günbegün değişiyor her gün yenisi eklenen bilimsel makaleler ve okunan eski kadim bilgiler ışığında. Bu da bir serüven galiba. Bugün size bir üründen bahsetmek istiyorum: Fermente morina balığı yağı. İngilizcesi “fermented cod liver oil”. bloglarda yazılarda fclo kısaltmasıyla dünya kadar tecrübe ve yazıya ulaşmanız mümkün. Nedir, ne işe yarar önce ondan başlayalım. Zamanım çok fazla olmadığından ve tüm kaynaklar yabancı olduğundan birkaç posta halinde yayınlamak benim için daha kolay olacaktır.</p> <p>Öncelkile bu yağı <font color="#ff0000">şu yazıda</font> okudum ilk kez. Sonra yazarıyla iletişime geçtim. Amerika’yla bağlantısı olan biriydi ve getirtme şansına sahipti. Aylarca araştırdım getirtebilir miyim, gümrükten geçer mi, bir sıkıntı olur mu diye. Fiyat olarak da yüksek bir ürün. Eğer gümrükte kalırsa İstanbul’a gitme şansım da yok. Velhasıl en sonunda <font color="#ff0000">bizim grup</font> vasıtasıyla Amerika’ya gidecek birilerine ulaştım ve hem Carlson d vitamini hem de bir şişe Green Pasture marka fclo ısmarladım. Elime geldi, tecrübelerimi yazacağım elbet ama önce nedir bu onu anlatayım.</p> <p>FCLO diye geçen yağ bir omega-3 takviyesi en temel anlamda. Özelliği aynı zamanda içeriğinde doğal D vitamini bulundurması. Morina balığı soğuk denizlerde yaşayan çok iri bir balık türü. Eskimoların D vitamini ihtiyaçlarını bu balığı yiyerek karşıladıkları biliniyor. Aslında ne kadar büyük hikmet değil mi düşünene? Güneş olmayan yerde dünyanın en yüksek D vitamini oranına sahip balığı yaşıyor. Sadece D vitamini de değil, A vitamini içeriğinin de yüksek olduğu biliniyor fclo’nun. Şimdi kendi sitelerinden indirdiğim raporlarda olan verileri paylaşacağım. Tabii ki diğer taraftan da değerlendirmeye alacağım bu yağı sadece üretici firma tarafından değil. </p> <p>İçeriğindeki D vitamini oranının 80 IU/ml olduğu yazıyor raporda. Bu oran aktif D vitamini olarak da düşünülmüş olabilir. Çünkü kendi yaptırdıkları analiz sonuçlarında yıllara göre çıkan bir nevi besin değerleri tablosu da şu şekilde yayınlanmış. Yani ml başına ortalama 1200 IU vitamin D düşüyor. Son senede eğerlerin ikiye katlanması da dikkat çekici. Lakin eleştiriler başka yazıya kalsın. Tabloda bahsedilen yüzdelik olarak verilen EPA ve DHA ile alakalı daha detaylı okuma yapmam gerekecek. Omega-3 takviyesi olarak da alan çok bu yağı. </p> <p><a href="https://lh3.googleusercontent.com/-fsWz9tOTGDU/VqxT_OmzCTI/AAAAAAAAEM8/z6UOW-1lqMk/s1600-h/image%25255B3%25255D.png"><IMG title=image style="BORDER-TOP: 0px; BORDER-RIGHT: 0px; BACKGROUND-IMAGE: none; BORDER-BOTTOM: 0px; PADDING-TOP: 0px; PADDING-LEFT: 0px; BORDER-LEFT: 0px; DISPLAY: inline; PADDING-RIGHT: 0px" border=0 alt=image src="file:///C:/Users/MSI/AppData/Local/Temp/OpenLiveWriter-391237417/supfiles2CAC75/image_thumb[1].png" width=355 height=127></a></p> <p>Gelelim benim tecrübeme. Kendim ve iki çocuğum için aldım. Şu an kullanmıyorum. Nedeni de araştırmalarım sonucu önceliği karaciğer ve bağırsak temizleme olayına vermem. Burada Dr. Karatay’ın bir uygulaması da önemli. Karatay hastalarına genellikle enjeksiyon şeklinde öneriyor D vitamini alımını. Bunun nedeni olarak da ağız yoluyla emilimdeki bozukluğu gösteriyor. Sn. Karatay’ın okumalarına güveniyorum. Gerçekten yağ sentezi ve deposu yapılan organımız karaciğerde bozukluk varsa yahut da emilimin yapıldığı bağırsaklarda sorun var ise ağız takviyesi bir işe yaramayabilir. Ki ben de böyle düşünüyorum. O yüzden önce bunların temizlenmesi gerektiğine inanıyorum. Bir de Dr. Natasha Campbell var şu meşhur GAPS diyeti mucidi. O da aynı veriyle farklı yoruma ulaşmış <IMG class="wlEmoticon wlEmoticon-smile" style="BORDER-TOP-STYLE: none; BORDER-BOTTOM-STYLE: none; BORDER-RIGHT-STYLE: none; BORDER-LEFT-STYLE: none" alt=Smile src="file:///C:/Users/MSI/AppData/Local/Temp/OpenLiveWriter-391237417/supfiles2CAC75/wlEmoticon-smile[2].png"> Bağırsakları düzeltirken bunu da kullan ikisi aynı anda olsun diyor. Bir veri üç sonuç.. Sabah mesaim bitti. Kahvaltı hazır. Başka müsait zaman yine okuyup yazmak dileğiyle..</p>SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-49147545032159025992016-01-27T11:37:00.001+02:002016-01-27T11:37:12.870+02:00Kolay Ekşi Maya Yapımı ve Ekşi Mayalı ekmek<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div>
Bakmayın şimdilerde yapmadığıma. Bir zamanlar müptelasıydım ekşi mayalı ekmeğin. Şimdilerde biraz glutensiz beslenmeye çalışıyorum o nedenle bir durağanlık sürecine girdi ekmeklerim. Yalnız şunu diyeyim. Her zaman sade ve pratik bir insan oldum. Bu nedenle 7 günde, 10 günde yapılan mayalar bana zor geldi. Saati saatine bakım yapamadım çünkü uyuyakaldım iki küçük çocukla bazen. Bazen de uyku saatlerine denk gelmesin diye erken kattım malzemeleri. Günde farklı saatlerde 5 uyku seansı geçirdiğimiz için bu nedenle gece-gündüz her saatte zorlanmıştım. Sonra karşıma<a href="http://cahidejibek.com/2012/01/23/ekmek-makinasinda-cavdarli-eksi-mayali-ekmek/" target="_blank"> şu tarif</a> çıktı. Ekmek makinesine en başından beri karşıydım. Ekşi mayalı ekmeği tam kıvamında pişiremiyordu, ona uygun ayarı yoktu. Mecburen fırında pişiriyorum. Şimdi buradaki maya ve benim yaptığım ekmeğin tarifini paylaşacağım. Fırında yaparken de elektrik çok israf oluyor. Bu yüzden gece saatlerini yahut -en sevdiğim- sabah saatlerini tercih ediyorum. Tabii kahvaltıya yetişmesi için sabah 5'te fırının açılması lazım. 15 dk ısınma sonrası 1 saat kadar pişme, 15 dk dinlenme, 1 saat demlenme derken sabah 7.30 da kahvaltıda hazır oluyor taptaze ekmekler.. Devamında hazır ısınmış fırınd elektirk israfını azaltmak için fırından ekmekler çıkmaya yakın hemen bir börek/tatlı vs yapıyorum yahut <a href="http://sevilentarif.com/refikadan-hizli-tarifler-gullactan-cips-tarifi.html" target="_blank">güllaç cips</a>. Bazen leblebi için nohut. Bu sayede ısınmaya gerek kalmadan ikinci çeşit de çıkıyor ortaya. Hepimiz zaten yapıyoruz böyle şeyleri aslında demeye gerek yok..<br />
Ekşi mayayı şöyle yapıyorum:<br />
<ul style="text-align: left;">
<li>1 su bardağı ekşimiş yoğurt(Ekşi yoğurdu ne yapayım diye düşünmeye son :) )</li>
<li>1 su bardağı çavdar unu</li>
</ul>
Malzemeler sadece bunlar.. Yoğurdunuz ekşi olmayabilir, bu durumda limon suyu sıkabilirsiniz ekşimeyi kolaylaştırır. Yahut ona da gerek yok ben akşamdan taze yoğurdu tezgah üstüne bırakıp yatıyorum. Sabah ekşimiş oluyor. Un seçimine gelince ekmek sanatı sitesinde marka marka verildiğini okurdum hep. Ne gerek var demeyin undan una fark ediyor bu iş gerçekten. Hazır çavdar ununda denedim istediğim kıvam, doku oluşmamıştı. Halil Ayar beyin unlarından yapıyorum ben de Cahide gibi. Tam buğdayım da ondan geliyor. Kg fiyatı da uygun diğer yerlere göre.<br />
Peki mayanın olduğu nasıl anlaşılır ve dikkat edilecek şeyler nelerdir?<br />
<ul style="text-align: left;">
<li>Öncelikle mümkünse deterjanla yıkanmamış 1 ltlik cam kavanoz. İçindeki kötü bakterilerden emin olmak için kaynar su ile çalkalansa yahut içinde kaynar su 5 dk bekletilse daha güzel olur.</li>
<li>Karıştırmak için tahta kaşık. Bunu da kavanozla birlikte sterilize edebilirsiniz daha güzel olur.</li>
<li>Kavanozun ağzını kapatmak için mümkünse 3 kat tülbent yahut pamuklu bez. Bu da mayamızın oksijen alıp toz partikül almamasını sağlayacak. </li>
</ul>
</div>
Bunları hazırladıktan sonra önce yoğurdu sonra yavaş yavaş unu koyup karıştırıyorum topak kalmayıncaya kadar. Sonra tülbenti kapatıp lastikliyorum. Bırakıyorum kendi haline. Yandan yahut üstten göz göz olana yahut köpürüp taşana kadar bekliyor benimkiler. Genelde bu işlemi gece yatarken yaptığım için pek saat tutmuyorum ama en geç olsa olsa 10 saatte olur herhalde. En erken 4 saatte olduğunu biliyorum. Kışın da yazın da bizim evin sıcaklığı aynı. O yüzden bizim ev için fark etmiyor ama hızlı olmasını isteyen kalorifer peteği üstüne de koyabilir.<br />
Bu ölçüleri bu şekilde ayarlamamın sebebi oluşan iki bardak mayanın 1 bardağını o an yapacağımız ekmekte kullanmak diğer kalan kısmına da yine un-su ilavesi yapıp mayayı devam ettirmek.<br />
Çavdar ununun kullanılış sebebi daha çabuk mayalanması. Tam buğday ile yapılırsa süreç uzayabilir. Hiç denemediğim için bilemeyeceğim. İlk mayası çavdarla olduğu için ille onunla devam etmek gibi bir zorunluluğunuz yok. Devamında istediğiniz unla mayayı devam ettirebilirsiniz.<br />
Mayayı yapım aşamasını anlatmakla geçsin bugün küçük uyanmadan bitirmek zorundayım çünkü :( gece yahut yarın da bazlama ve ekmek tarifini koyayım. Hem foto da koyarım bugün yaparsam. Hiç foto yok arşivde :) Evet uyandı mesai devam ediyor. Şimdilik hoşçakalın. Yazıya foto eklemesi yapacağım ilk fırsatta.. <br />
<br />
</div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-2896329101227016892016-01-01T00:30:00.000+02:002016-01-07T10:34:29.854+02:00Açlık Oruçları<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://ihyaca.files.wordpress.com/2013/10/oruc3a7lu-mutlu-huzurlu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" src="https://ihyaca.files.wordpress.com/2013/10/oruc3a7lu-mutlu-huzurlu.jpg" width="158" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Görsel alıntıdır.</td></tr>
</tbody></table>
Bir deneyim yazısı da benden olsun istedim. Günlük hayatta herkese anlattığım şeyi neden internette bilgi arayan insanlara sunmayayım ki? Uzun bir yazı olabilir hazırlıklı olunuz :)<br />
Kimi cahilce kimi cesur buluyor böylesi deneyim yazılarını. Benimki öyle ağır bir program değil. Üstelik bir hekim desteğiyle gerçekleştirdiğim için bünyeme zarar vermediğimi dünüyorum. Hekimim aynı zamanda Sağlık Bakanlığı'nda da hekim olarak hizmet veriyor çünkü. Her iki koldan da kontrol altındayım yani :) Artık bunun üzerine konuya geçebilirim.<br />
Bu yazıyı yazarken "ben yaptım, oldu" demekten ziyade yapacaklara, tereddütü olanlara destek verme amacını güdüyorum. <br />
Beni tanıyan görenler bilirler ki, tipik “diyet” dediğimiz olaya ihtiyacım
yok. Ama dertlerim de çok. En basiti kilo alamamak. Geçen sene alternatif bir
arkadaşım vardı: "başka bir arkadaş mümkün" kavramı da uyar ona yani farklıydı herkes gibi değildi :) İlk tanıştığımız gün "Oruçluyum" demişti iftara çok az kaldığını söyleyip yandaki lokantada yemek
teklif etmiştim. “Hayır” dedi, “iftar etmeyeceğim. Bu açlık orucu…”<br />
İşte o andan sonraydı açlık orucu, Aidin Salih, Mehmet Ali Bulut vs.
okumalarım. Bu isimleri küçük görenler de olabilir elbet. Bunların dışında
Canan Karatay, Kemal Özer, Ahmet Aydın kitapları, yüzlerce blog sayfası, dosya, facebook paylaşımı okudum, çeşitli gruplar buldum.
Neden çoğu çevrimiçi kaynak? Çünkü araştırdığım konuların birçoğunun Türkiye’de basılmış
bir kitabı yok henüz. Hem en güncel veriler araştırmalar da internetten duyuruluyor. En yakın kitap olarak Natasha Campbell’ın GAPS diyeti
kitabı söylenebilir. O da henüz elimde yok. Kitabı alınca ona ayrı ve özel bir
yer vereceğimi belirtmeden geçmeyeyim.<br />
Gelelim bana. Mehmet Ali Bulut "Can Boğazdan Çıkar" kitabıyla başladım. Arkadaşım hiçbir isim vermemişti bana. Bilgiyi bana buldurdu resmen ilmek ilmek. O anlatsa karşı çıkardım muhtemelen. Arkadaşın iyisi tarzından belli olur :) Kitabın önsözünde Aidin Salih ismini gördüm. Nette aradım kitabını olduğunu gördüm. İçinde ne olduğunu bilmediğim kitap 40 tlye satılıyordu almaya cesaret edemedim. Arkadaşın kütüphanesinde görünce ödünç alayım dedim. Şok: VERMEDİ :)) "Her an lazım olabilecek bir kitap", "Ama göz at" dedi. Baktım ve eve gidip sipariş verdim. En azından bitkisel ilaçlar vardı içinde onlara değerdi.<br />
Kitap geldi. Herhalde 450 sf kadar olan kitabı 2 haftada bitirdim üstelik bir çocuğun wc alışkanlığının başladığı, diğerinin 2 aylık olup sürekli ağladığı süreçte. İlk açlığımı yapmaya karar vermiştim. Ne olabilirdi ki? Çok da güzel motive olmuştum kitap içindeki hikayelerle. Magnezyum sülfat alındı, katı meyve sıkacağı vs. Zaten evde değişim de başlamıştı o dönem. Mayalar, sirkeler yapılıyor; temizlik malzemesi deneniyordu sıklıkla. Evet, bir gece 19.00'da niyet ettim ve başladım.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7LIzgSy6j0iupKlPlOQNftdRt7ewPjNTRGlp_vH7n32bBS3QPkxNq-aH8cSh8VYGMwhhHQmGguxy78HsNOolq7OHmpA5kNDmQrAQh4A8aZjGNEY0KySht5ONJ9ybua-eGF1mmFw4hAl4/s1600/oruc-tutmanin-fazileti.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7LIzgSy6j0iupKlPlOQNftdRt7ewPjNTRGlp_vH7n32bBS3QPkxNq-aH8cSh8VYGMwhhHQmGguxy78HsNOolq7OHmpA5kNDmQrAQh4A8aZjGNEY0KySht5ONJ9ybua-eGF1mmFw4hAl4/s640/oruc-tutmanin-fazileti.jpg" width="640" /></a><br />
1 günlük yahut 36 saatlik oruç dediğimiz oruç örneğin Pazar akşamından başlar, Salı sabah biter. Pazartesi günü kaza orucumu tutacaktım hamilelikten yadigar kalanları. Sonra devam edecektim biraz daha. Akşam 18'de yemeği bitirdim. 19'da niyet ettim ve 23'te magnezyum sülfat namı diğer İngiliz tuzunun içerek yattım. Allahım, hayatımın en kötü gecelerinden biri idi. Magnezyum sülfat aşırı derecede bulantı yaptı. O bulantıyla kusmamak için uyumaya çalıştım. Uyuyamadım, kusmak da istemedim ama çok kötüydüm. Elim ayağım titriyor, midem bulanıyor, kolumu dahi kaldıramıyordum. Eşim "Boz" dedi inat ettim. Lakin sabaha kadar ona eziyet oldu. Bebeğimi bile emzirirken tutamıyordum o kadar kötüydü. Saat 3 sularıydı sanki istifra ettim sadece su çıktı haliyle içimden :) 6 bardak su içmiştim yemek sonrası. Süte birşey olmasın diye. Çünkü bebek 4.5 aylıktı. Daha sonra doktorumla görüştüğümde MgS(Magnezyum sülfat)'ın yemekten 5-6 saat sonra içilmesinin iyi olduğunu, mümkünse bundan sonra sahurda içip yatmam gerektiğini söyledi. Artık öyle yapıyorum ve o günden sonra öylesi bir durum yaşanmadı. Ertesi güne gelince. Evet 36 saatlik bitti ama ben de bittim. Bütün gün aşırı yorucu geçen gecenin ardından koltukta yatakta yığılı yattım. Gece de gündüzden uykuyu toparladığım için uykum kaçtı. O bitkinlikle sabahı sabah ettim yani. Velhasıl bir daha düşünemeyecek kadar kötüydü benim için :)<br />
İnternet hep olumlu hikayelerle dolu, benimki de böyle kötü başlayan bir hikaye. Allah hayırlı sona erdirsin temennim o. Arkadaşım bu arada araştırmış hekim bulmuş ve muayene olmuştu. Migreni, göz kayması ve bilumum rahatsızlıkları Allah'ın izniyle tek tek şifa buluyordu. Biz de iki bebek bir anne olarak randevu aldık ve hekime gittik. Neler konuştuğumuzu başka bir zaman anlatırım nasıl muayene olduğumu vs.<br />
Reçete hazırlandı gittik 20 tane 1 günlük, 10 tane 3 günlük açlık daha da birsürü şey olduğunu okuyunca rafa kalktı bir müddet reçete. Cesaret edemedim çünkü. Sonra yine dayanamayıp hikayeleri, doktorun anlattıklarını düşündüm, okudum, dinledim. Yaşadığımın bir iyileşme krizi olabileceğine belki en kötüsünü o zaman atlattığıma kanaat getirdim. Hani toksin yüzeydeyse ilk açlıklar , derindeyse sonkiler ağır geçermiş. Benimki bitmişti belki de. Ve yine bir cesaret geldi. Aradan 2 ay geçmiş bu süre zarfında bebek 6.5 aylık..<br />
Eşimin evde olduğu günleri tercih ediyorum. Cuma akşam başlayıp Pazar sabah bitiriyorum. Cumartesi en yoğun günüm oluyor pazar-market vs. O gün zorlanmıyorum ama Pazar günü çok aşırı bitkin olup bir lokma ısırık almak için deli divaneye dönüyorum. Gecelerim yine zorlu ama hiç değilse son 3 saate kadar kendim emzirebiliyorum. Sonrasında yardıma ihtiyaç duyuyorum. Eşim çok anlayış gösterdi kendi hiç ilgi duymamasına rağmen. Hatta o bile deneyecekti de ilk seferim nasıl korkunç geçmişse adamın gözü korktu :)<br />
İkinci açlığımın peşinden benden kanama söküldü iki günlük. Ne idi ne değildi anlamadık. 10 günlük açlığın 5-7. günü böyle bir şeyin olabileceğinden bahsediliyordu kitapta. İlk yaptığımda da ortaya çıkan semptomlar 3-4. günü semptomlarına benziyordu. Bu olayı bende yağ olmadığı için vücudun direkt toksinleri atmaya çalışması olarak yorumladım. İnşaAllah da öyle olmuştur.<br />
Sonra da uzun süre ara verdim. Ta ki miniğim havale geçirene kadar. Doktor hanım hastanede yattığımız sürede benim açlık yapmamı bebeğe benden bu sayede bağışıklık ile ilgili şeylerin geçeceğini söyledi. Yapamadım. Üç gün-gece boyunca kolunda serumlu bebeği yatak üstünde tutmaya çalışmak çok yorucu idi. Eve gelince de tam yapamadım ama hiç değilse günde bir öğün pişmiş yemeğe indirgedim kendimi. Listedekine benzer bir beslenme tarzı güttüm. Yaz olduğu için bol karpuz, semizotu, vişne, kiraz, incir, üzüm ile günler geçirdim akşama dek. Bana da iyi geldi bu kür. Kan değerlerim 4 ay önce 10 iken 12'nin de üstüne çıktı. Bu arada her ay hacamat ve sülük uygulaması yaptırmama ve kan kaybetmeme rağmen. Hele limonlu suyumu hiç bırakmadım. Geçen sene Aralık gibi başlamıştım. Bir senedir neredeyse her sabah içtim diyebilirim. Gittiğim evlerde limon yoktur diye bir kilo limon alıp gidiyordum yatılı misafirliğe düşünün :)<br />
Bu süreçte neler oldu? Böbreklerim kolay kolay ağrımadı. yemekler arası en az 2 saati buldurmaya çalıştım. <a href="http://sadebiranne.blogspot.com.tr/2015/11/hangi-suyu-icmeli.html" target="_blank">Su içmeye ve kaliteli tüketmeye</a> özen gösterdim. Hatta son 4 senedir Ramazanda hamile/lohusa olan ben borçları 100 günden sayıp kazaları tutmaya bile başladım. Bu sene de oruçtan sadece 10 gün fire verdim o kadar uzun yaz günü olmasına rağmen. Bunlar bile benim kendimce iyileşme emarelerim. İnandığın için öyle oldu diyen çıkabilir. Olsun, inancın bugüne kadar kime zararı olmuş ki? İhlaslı bir şekilde inanarak yapılan herşey insana sonuç getirir zaten. <br />
<br />
Bu arada doktor hanımın "Zorlanıyorsa orucu tutmasın" dediği bir dönem vardı. Bir oruç sonrası gözüm aşırı derecede şişmişti inanılmaz bir şekilde. Susuz değildim ama oldu işte. Bir hafta kadar da sürdü, belki de ilk gün akşamı yediğim salatada tuzu abarttım bilemiyorum. İlk açlıklarda da sabah greyfurt suyunu içince boğazım şişer saatlerce daralır istesem de ağzımı açıp birşey ısıramazdım. Bademciklerim kalkan gibi kabarırdı, hayatımda bademcik şişmesi nedir hatırlamayan ben şiş bademlerle 2 saat gezerdim. Sonra geldikleri gibi giderdi bademcikler. Onlarda da vardır bir hikmet. Artık öyle olmuyor çünkü.<br />
Peki şimdiki oruçlarım nasıl? Şimdi de çok kolay geçmiyor. El-ayak titremesi oluyor ama bir püf noktası buldum Elhamdulillah. Gece daraldığım yerde soğuğa yakın ılık bir duş alıyorum hızlıca. Bu sefer çok değerli bir arkadaşımın tavsiyesi ile daha titreme başlamadan duşa girip çıkınca da kantaron-nane yağlarını karıştırıp masaj yaptım. İnanın gecem daha ferah geçti. Bundan sonra böyle. Bu arada belirtmeden geçmeyeyim, annelik ruhsatı adı altında 1 bardak meyve suyu hakkım var. Mümkün mertebe geç içiyorum-21'den önce elbette-, içmemeye gayret ediyorum. Bunu kitapta çok daralırsanız bir bardak su katılmış meyve suyu içip açlığınıza devam edebilirsiniz hükmünden herkese genelleyebiliriz aslında. Bu hafta Pazartesi günü spor seansım vardı akşam ve yolda iki çocukla olacağımdan kendime güvenemedim erkenden içip çıktım evden mesela. Spor yapmak belki de iyi geldi bu kadar. Lenf dolaşımının harekete geçmesi toksin atımını kolaylaştırıyor ne de olsa.. Detoksvari yazılarla yine devam edeceğim..<br />
<br />
Kaynaklar:<br />
1.) Gerçek Tıp, Aidin Salih.<br />
2)https://ihyaca.wordpress.com/tag/oruc/page/3/<br />
3)http://ramazan.risalesi.com/oruc-tutmanin-fazileti/<br />
<br />
<br />
<br /></div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-91125199709221182912015-12-31T14:30:00.000+02:002015-12-31T17:14:44.013+02:00Kozmik Detoks Sağlıklı Diyet Kitabı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhF7vVUQYaJR9RkuVaPlXaD_WtNZQhTpaU9k56qd1j6jGIxOvlVqMa1DaVU8DuSVIIHTWX6AOYeSDwOdIucTdjiOmjtpD-kFTgQHCP2fZNnI7If1-jtPAxxUlmPasR6tEvDBaeVHLZhmDY/s1600/20151231_113124.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhF7vVUQYaJR9RkuVaPlXaD_WtNZQhTpaU9k56qd1j6jGIxOvlVqMa1DaVU8DuSVIIHTWX6AOYeSDwOdIucTdjiOmjtpD-kFTgQHCP2fZNnI7If1-jtPAxxUlmPasR6tEvDBaeVHLZhmDY/s320/20151231_113124.jpg" width="240" /></a></div>
Sayın Ahmet Maranki’nin eşiyle birlikte yazdığı kitap. Maranki kitaplarından okuduğum ilki. Genel olarak iyi sayılabilir. Ahmet maranki tıp alanında değil Endüstri mühensiliği ve sosyal siyaset alanında bilim adamlığı ünvanlarını almış. İlk dikkatimi çeken detay bu oldu. Eşi Elmas hanım tıp fakültesi yüksekokulu mezunu ve fizyoterapi gibi alanlarda eğitimi var. Bu aslında şunu gösteriyor.<br />
1-) Herşey diplomayla olmuyor. <br />
2-) Uzmanlardan el almak, sertifika edinmek de konu uzmanı olarak size kapıları açıyor. <br />
Kitap hakkında eleştiride bulnumak gerekirse baskısı çok düzensiz. İçinde üst üste çok tekrarlar var. Aynı cümle belki paragrafı ilk 100 sayfada 4 kere okumanız muhtemel. Acemi bir akademik yazı gibi olmuş. Ben bile o kadar tekrar etmiyorum kendimi. İyi bir okumayla hem kitap daha düzenli olabilir hem de kısalabilir. Mesela başka bir konuda da tablo burada denmiş devamında araya başka konu konulmuş o konunun sonuna eklenmiş tablo 6-7 sf sonra. Bu sevmediğim yönü. Tabii ben kütüphaneden aldım kitabı. 2012 basımlı. Sonraki baskılarda düzeltilmiş olabilir durum. Bir de arada reklam kokan hareketler sezinledim :) Eşimle bu konuyu tartiştik o satış amaçlı ürettiği ürününün tanıtımını kitabında yapmasının normal olduğuna; ben ise sadece ürünün adını belirtmesinin yeterli, kendi markasını koymasının gereksiz olduğuna karar vererek kapattık konuyu. Gerisi size kalmış.:)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a></div>
<a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a><a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a>Kitapta birçok şeyi bulabilirsiniz. Masaj hareketleri, nefes teknikleri, özel duruşlar, sebze-meyvelerin özel faydaları. Kitaptan bayağı birşey öğrendim. En fazla aklımı çelen alkali-asidik meselesi oldu. Halbuki kitapta o kadar geniş yeri yoktu. Alkali beslenme hep duyduğum ama sadece su içmekle olduğunu zannettiğim birşeydi. Cehaletin gözü kör olsun:) Ragner Berg alkali-asidik tablosu çok ilgimi çekti.
<br />
<table><tbody>
<tr><td><a href="http://www.saglikliyasamhaberleri.com/wp-content/uploads/2013/07/ragner1.jpg"><img border="0" src="http://www.saglikliyasamhaberleri.com/wp-content/uploads/2013/07/ragner1.jpg" height="200" width="300" /> </a></td>
<td><a href="http://www.saglikliyasamhaberleri.com/wp-content/uploads/2013/07/ragner2.jpg"><img border="0" src="http://www.saglikliyasamhaberleri.com/wp-content/uploads/2013/07/ragner2.jpg" height="200" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td><a href="http://www.saglikliyasamhaberleri.com/wp-content/uploads/2013/07/ragner3.jpg"><img border="0" src="http://www.saglikliyasamhaberleri.com/wp-content/uploads/2013/07/ragner3.jpg" height="200" width="300" /></a></td>
<td><a href="http://www.saglikliyasamhaberleri.com/wp-content/uploads/2013/07/ragner4.jpg"><img border="0" src="http://www.saglikliyasamhaberleri.com/wp-content/uploads/2013/07/ragner4.jpg" height="200" width="300" /></a></td></tr>
</tbody></table>
<br />
İşte bu tablo bana birçok şey anlattı. Şu an bir diyetteyim onunla ilgili bir yazı da hazırlanıyor süreç devam ederken. Diyette bazı gıdaların neden yasak olduğunu bu kitap bana çok güzel anlattı. İncelerseniz birçok öğün sonrası çektiğiniz hazımsızlık, şişkinlik, gaz meselesinin bununla ilgili olduğunu görürsünüz. Herşey çok yemekle olmuyor:)<br />
Kitapta ayrı bir bölümde yemeklere ve tariflere yer verilmiş. Detoks içeceklerini, otellerde pişirilen yemekleri en ufak detayına kadar anlatması, günlük programları gün gün yazması ilk başta oluşan reklam kokan hareketler algımın sönmesine neden oldu. Hangi saat ne yenilmeli, nasıl pişirilir bulabilirsiniz. Şeker hiç kulanılmadan yapılmış tatlılar var, hepsi bal ile tabii :) Mesela Osmanlı pilakisinde kereviz de eklenmiş tarife. Nohutun gazını almak için ıslatılan suya 1 dilim bayat ekmek ve tuz atılması da püf noktalardan olarak verilmiş. Enginar dolmasına bayıldım. İçinde bulgur,pirinç,kıyma hiçbiri yok. Sadece sebzeler. <br />
Radyasyon çayı da hepimize çocuklarımıza bile içirilmeli bence. Sitesinde tarifi vardı netten de bulabilirsiniz. Malzemeler her mutfakta olabilecek malzemeler. <br />
Kitapta tarih yazmasa da ayın durumuna göre temizlik/detoks yapılması sanırım olayı “kozmik” boyuta taşıyor. Amenna med-cezirin etkisi var elbet. Herhalde ayın küçük olması yahut küçülmesi gerekiyor. Hicri ayın ikinci ve 3. haftaları yapılıyor kürler. Aidin Salihte de temizliklerin ayın henüz gözükmediği ilk günlerde yapmanın daha faydalı olduğu yazıyor. <br />
Detoksun ne olduğunu artık hepimiz az çok biliyoruz. Gülben Ergen’in de geçen gün okuyorum diye paylaştığı Daniel Reid’in Detoks kitabı bu kitabın da kaynakçasında var. Bir de V.E. Irons’ın Sağlıklı Yaşam ve Detoks kitabı. Kitapta Alkalize or Die kitabından da bahsediliyor ama sanırım tercümesi yok henüz. İngilizce okumak isteyenlere önerilebilir.<br />
<a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a><a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a>Maranki, parazitlere ciddi önem veren bir şahsiyet. Çeşitli kürleri var ama kitapta yok. Kitapta nasıl bulaştığına, nasıl kurtulunacağına dair bilgiler var. Kaplıca ve termal suyun şifalarına, egzersizlere, katkı maddelerine, alkali suyun önemine, masajlara, nokta vuruşlara, nefes tekniklerine ve benzeri konulara da kitapta yer verilmiş. Önemli çok güzel ifadeler de var. Buradan sonra kitabın 20 tl etiket fiyatı olduğunu ve bir kere okunmasının fayda sağlacağımı söyleyerek alıntılar yapacağım. Aklımda kalması için yazmam en iyisi.<br />
<ul style="text-align: left;">
<li>1931 yılında Dr. Warburg vücudu asidoz(fazla asit) ve hipoksiden(oksijen yetersizliği) kurtararak kanser hücrelerinin öldürülebileceğini bularak Nobel tıp ödülü almıştır. Kan ve vücut sıvıları alkali yapılarak bu durum sağlanabilir. Bir de radyasyondan uzak durmak elbette..</li>
</ul>
</div>
<ul style="text-align: left;">
<a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a><a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://draft.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a>
<li> Zaman zaman bedeni temizleyin. 1, 3, 7 günlük açlık oruçları tutun. Kesinlikle bağışıklık sisteminiz güçlenir.</li>
<li>Sebzeler temizleyici, meyveler besleyicidir.</li>
<li>Nefes sayılıdır, kader ömrü uzamaz ama kalan ömrünüzü kaliteli ve dik yaşarsınız.</li>
<li>Kalın bağırsak hastalığında belirtiler(ilginç gelenleri yazdım sadece bildiklerimizi değil); baş ağrısı, sivilce, konjonktivit, sinüzit, bronşit, astım, uykulu olma hali, seste bozulma</li>
<li>Kan asidozundan kaynaklanan rahatsızlıklardan ilginçleri; mide ekşimesi, sedef, sinüzit, aşırı yorgunluk, artrit, saç dökülmesi, vajina enfeksiyonları, depresyon, hiperaktivite, mantar hast..</li>
<li>Parazitler insan vücudunda eşeysel bölgeleri etkilediği gibi, özellikle erkeklerde kısırlık ve böbrek rahatsızlıklarına sebeptir.</li>
<li>Detoks programının hedefi asidik kalıntıları, hafif alkalik olan kan,lenf ve diğer vücut sıvılarının içinden dengelerini bozmadan çıkarmaktır.</li>
<li>Kan pH'ı 7.3'ün altına düsmemelidir, bu noktada su çok önemlidir.</li>
<li>Bilinen en hızlı alkalik yapıcılar havuç, pancar, elma gibi taze sıkılmış meyve ve sebze sularıdır.</li>
<li>Kronik asidoz kanda Mg ve Ca gibi alkalik minerallerin eksikliğinden oluşur. Diş çürümesi ve osteoporozun ana nedeni budur.</li>
<li>Himalaya tuzu mineral destek için kullanılmak istendiğinde 1/3 çay kaşığı tuz bir bardak suda eritilerek içilir. </li>
<li>Deterjan, sabun ve şampuanlarda asidik olan tercih edilmelidir. Çünkü cilt ph ı hafif asidiktir. </li>
<li>Asidik artıkların neden olduğu ana hastalıklar vardır. Osteoporoz, gut, kolesterol, diabet, böbrek, hipotansiyon vb..</li>
<li>Damarlar ve kan asidik olursa böbrekte damar duvarına yapışır v asidik klora dönüşürler, bu da taşa dönüşür.</li>
<li>Safra çamur ve taşları karaciğer kirliliğinden ileri gelir. Onların dökülmesi için 2-3 defa beden temizliği yapmak gerekir. Bazı durumlarda arka arkaya 3-4 arınmadan sonra arınma gerçekleşebilir.</li>
<li>Asit perhizi yapmak diyetin ilk adımıdır. Beyaz şeker, nişasta, yumurta, süt ürünleri dahil hayvansal gıdaları beslenmeden çıkartmak gerekir.</li>
<li>Gazlı bir içeceğin verdiği asidik ve CO2 li ortamı dengelemek için 32 bardak alkali su içmek gerekir!!!!</li>
<li>Pırasada çok önemli bir element olan Manganez bulunur. Emilim için demir, kalsiyum ve çinko içeren gıdalardan ayrı alınmalıdır. </li>
<li>Havuçtaki keratonoid maddesi kan şekerinin kontrolünde önemli etkiye sahiptir. Yalnızca çiğ havuç bu nedenle diabet hastalarına faydalıdır. Havuç suyu içilirken A vitamini emilimi için azıcık zeytinyağı katılmalıdır.</li>
<li>Brüksel lahanası(her ne kadar asidik olsa da) en zengin K vitamini kaynağıdır. </li>
<li>Vücudunuzun ihtiyacı olan proteini rahatlıkla fındıktan karşılayabilirsiniz. Artık madde bırakmadan protein verir.</li>
<li>Hıh, Hah, Hay, Hu kalbin sesidir.</li>
<li> </li>
<li>Detoks süresince; sera domatesi, salça, tuz, un, şeker, terayağ, katı yağ, et ve tavuk ürünleri, beyaz ekmek, unlu mamüller, patates, pirinç, un, nişasta, yoğurt, süt ve peynirçeşitleri, siyah çay, nescafe, kahve kullanılmamalıdır. (Tuz himalaya/kaya tuzu sadece)</li>
</ul>
<ul style="text-align: left;">İşte bu son cümle beni asıl bitiren olay.. Bundan sonraki yazılarda kendi detoks sürecimden bahsedeceğim biraz.. </ul>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Kaynaklar:<br />
1) <a href="http://www.saglikliyasamhaberleri.com/saglikli-beslenme-formulleri" title="http://www.saglikliyasamhaberleri.com/saglikli-beslenme-formulleri">http://www.saglikliyasamhaberleri.com/saglikli-beslenme-formulleri</a> (30.12.2015 tarihinde resimler oradan eklenmiştir.)
</div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-53149800591835168862015-11-26T10:36:00.001+02:002015-11-26T10:36:31.822+02:00Hangi Suyu İçmeli<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8M-857H5drsCnxkaCPZBVWIcv-E31ZnRs49rpF1jISvqcYlXN_rInEFjT0_xSolApp9vbQLCxKgpBH16w3cJqR_r4Rb6Rl0-iN0gPBS6Afi9HhCTE81Y4sjTd9jON8WdKQqZSd01e11M/s1600/damla1kg3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8M-857H5drsCnxkaCPZBVWIcv-E31ZnRs49rpF1jISvqcYlXN_rInEFjT0_xSolApp9vbQLCxKgpBH16w3cJqR_r4Rb6Rl0-iN0gPBS6Afi9HhCTE81Y4sjTd9jON8WdKQqZSd01e11M/s320/damla1kg3.jpg" width="211" /></a></div>
<br />
<a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a>Merhaba yurdumun güzel insanları.. İnsan hiçbir şey yazmak yapmak istemiyor kötü haberler duydukça. Her gün de en az bir tane geliyor senin de kulağına biliyorum. Dünya böyle bir yer artık. Son günlerde iyice felsefik düşünür oldum. İnsanlara yasak koymak çözüm değil, bunu artık birilerinin anlaması lazım. İnsanların kendilerini iyi eğitmiş annelerin çocuklarına ihtiyaçları var. Eşimle konuştuğumuzda 3 çocuk diyor, ben anne baba ahlaklı, dinini yaşamaya çalışan insanlar, neden imkanımız da varken daha fazla olmasın diyorum. Hazır zaten okulsuzluk düşünürken çok çocukla bir zamanların popüler dizisi “Kalabalık ve Mutlu” olarak yaşar gideriz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVSFnpCgAPJu2Po2o3G7GdgcTrUOO2Qw_V7qUHBbOrrrSs0plqSHaJIFVJ8EEqKF5Z7DF_E2qga1kaaBWZlwm6qpUQMotmoH-OkSTQ6mVnFBIMTGayDTMlssMKzjNs5-1SSzy6WDF0auc/s1600/kalabal%25C4%25B1k.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVSFnpCgAPJu2Po2o3G7GdgcTrUOO2Qw_V7qUHBbOrrrSs0plqSHaJIFVJ8EEqKF5Z7DF_E2qga1kaaBWZlwm6qpUQMotmoH-OkSTQ6mVnFBIMTGayDTMlssMKzjNs5-1SSzy6WDF0auc/s320/kalabal%25C4%25B1k.jpg" width="236" /></a></div>
<br />
E efendim başlık başka içerik başka diyorsun, azıcık lafı uzattım affola. Hamilelik deyince aklıma geldi, ikinci hamileliğimde 9 ay boyu su içemedim, tüm sular koktu burnuma. Bir iki marka takıldım kendimce. O zaman böyle bir araştırma yapmış olsaydım şimdi bu kadar üzülmezdim.<br />
İçme sularımızda florür, klor ve bilumum zararlı maddeler varmış efendim. Florürün etkisinden cok etkilendim. Çünkü direkt epifiz bezi bunu çekiyormuş ve kendisinde bu durum kireçlenmeye neden oluyormuş. Epifiz bezi, hani şu üçüncü göz denilen, resmedilen muhteşem 3 hormon salgılayan muhteşem küçücük varlık. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5iObZgPg_P0ktqvdYbnS_dwYIUUzZ06yJ0vWP_18RD-c-gn6kfC3xshtylllZU5t8nIJRpOXLDErN8ZmnHrtwTTmTPAo8Gvhpl29WY9Cy0I8RUBgVXJD05KJn_4S1_1JXKVT3VZLD0UQ/s1600/epifizn.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="289" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5iObZgPg_P0ktqvdYbnS_dwYIUUzZ06yJ0vWP_18RD-c-gn6kfC3xshtylllZU5t8nIJRpOXLDErN8ZmnHrtwTTmTPAo8Gvhpl29WY9Cy0I8RUBgVXJD05KJn_4S1_1JXKVT3VZLD0UQ/s320/epifizn.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Nazi kamplarında yahut birçok yerde insanların itaat etmesi ve yüce güçlerle bağının kesilmesi için sulara florür(fluoride) karıştırılıyormuş. Ne güzel değil mi, bizim ülkemizde de dişçiler inatla florürlü macun tavsiye ediyor. Sadece o değil borulardan gelirken karışan pislikler, lağım suları, katı metal atıklar.. Bunlar hep biz insan ırkının kenidinin yaptığı ve kendinin bulduğu şeyler. Su hakkında öyle şeyler okudum ki çok uzun süre su içemedim. Durumun bu kadar vahim olduğunu tasvir edip çözüm odaklı yaklaşalım.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIvanf220rWAvuAFG1fRLfKnMQOjJzcROZXBtOlDtoPQR0qDqtxfK-F1rjFeHA1H0970RUw4v_iPPtI8Cdc_eG7pV_rNHkkWb1C0D-0Z8JlP81BeWD-rSN7h1OKK759pFzyA2_iV-Y1qE/s1600/i%25C3%25A7erik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIvanf220rWAvuAFG1fRLfKnMQOjJzcROZXBtOlDtoPQR0qDqtxfK-F1rjFeHA1H0970RUw4v_iPPtI8Cdc_eG7pV_rNHkkWb1C0D-0Z8JlP81BeWD-rSN7h1OKK759pFzyA2_iV-Y1qE/s1600/i%25C3%25A7erik.jpg" /></a></div>
<br />
<b>1. En iyi yöntem; kaynak suyu kullanmanız</b>. Hayır, size damacanayla gelen değil. Kendiniz gidip bir kaynak bulmalı ve oradan taşımalısınız. Tazeliğinden emin olursunuz ve güneş ışığında beklemediğinden. Çünkü su da bayatlar. Cam şişede birkaç saat ömrü olduğu söyleniyor. Toprak testide daha uzun ömürlü oluyor çünkü toprağın mineralleriyle alışveriş yapmaya devam ediyor. Nasıl bulurum koca şehirde belediyenin el atmadığı su demeyin. Osmanlı’dan kalan çeşmeler varsa onları sorabilirsiniz. Bazıları halen kaynak suyuyla devam ediyor. Yahut da benim gibi kentin su müdürlüğünü ararsınız: “Sizin su vermediğiniz çeşme var mı?” diye sorarsınız :) Yaptım, evime de nispeten yakın bir tarif aldım. Onun dışında kendi köyümde babamın sondajının suyunu, eşimin köyünde ise köy çeşmesinin doğal kaynak suyunu kullanmaya gayret ediyorum. Üstün bir lezzet beklemeyin sulardan benimkilerde yok en azından. Ama sağlıklı olduğunu bilince ondan başkasını istemiyor canınız. Yeni doğan yahut hücreleri bile yeni atılan bir evladınız varsa epifiz bezinin 1-2 yaş arasında olgunluğa erdiğini, günümüzün erken ergenliğinin sebeplerinden birinin de epifiz bezi kireçlenmesi olduğu düşünüldüğünü aktaralım. <br />
<b>2. Ev içi yapılacak yöntem. </b>Tipik steril su hazırlanır. 5 dk kadar kaynatılır, altı kapanır. Mümkünse cam/emaye kapaklı bir kapta buzluğa atılır. Cam ise kabınız 1/3 ünü doldursanız daha iyi edersiniz. Yarısında bile patladığı oluyor. Yahut sürekli donup donmadığına bakmalısınız. Bu yüzden emaye saklama kapları kullanır oldum. İçine su doğruuu dolaba… Çıkınca eridikten sonra 24 saat içinde tüketmelisiniz. Yalnız çözünürken dikkat edin, kabın dibinde kalan tortu varsa-ki onlar olmazsa olmazlar bizde- onlar içine tekrar karışmasın. İlk müsait olduğu anda yeni bir kaba aktarın orada çözünsün. Su kristalleri yani buz kristalleri aralarına yabancı maddeleri kabul etmezler. Dolayısıyla kar tanesi berrraklığında bir su elde etmiş olursunuz.<br />
<b>3. Başka bir yöntem; dışarıdaki halis muhlis steril suları kullanmak</b>; yağmur ve kar. Burada dikkat edilmesi gereken şey, 15 dk sonra suyu toplamaya başlamak. Çünkü bu iki güzel mucizenin ilk anları havayı mikroplardan, kirlerden arındırmakla geçiyor ve biriktirdiğiniz su siz görmeseniz de bunları içerebilir. <br />
<b>4. Bu yöntem sadece inançlı olanlar için geçerlidir. </b>İnternette her ne kadar şu meşhur su deneyinin yalan olduğuna dair yazılar okudumsa da ben Kur’an’ın şifalı özelliğine inanıyorum. Kaynattığınız suyu mümkünse yahut aciliyeti varsa(önermiyoruz) normal suyu bir bardağa alın. Bir bardak daha olsun yanınızda. İki bardak arasında besmele yahut ayetler eşliğinde sırayla aktarın; 3-5-7 kez. Ne kadar dilerseniz. Sonra bu hareketlendirilmiş suyu için, bekletmeden için. Başka bir şekli ise suyu şişeye koyup 1-2 dakika boyu onu çalkalamak. Bu sayede suya hareket kazandırmış, ağırlığını atıp hafif içilesi hale getirmiş oluyorsunuz. <br />
<b>5. En zorda kaldığımda uyguladığım yöntem</b>dir kendileri. Suyu bir şişeye doldurup içine bir kapak dahi olsa zemzem koymak. Zemzemin mucizevi etkisi malum. Suyu kendine benzetiyor molekül yapısı olarak. Gerçek zemzem olan sular yıllarca dursa bile yosun tutmaz. Zemzemin şifalı özelliğini değerlendiriyoruz böylece. Tüm su zemzem oluyor. Sirke ile de yapılabilir belki o da suyun molekül yapısını değiştiriyor. Tavsiyem zemzem.. Çaklkalayıp içmekte ve besmele çekmekte yarar var.<br />
<br />
Su; bedenimizin, dünyamızın en önemli parçası. Tüm hücrelerde su bulunur, dünyadaki su oranına eş şekilde. İkisini de muhafaza etmek görevimiz. Kaliteli su içen kaliteli yaşam sürer. Çünkü o su içeride işleniyor, tükürük, idrar, kan, süt haline geliyor her birimizin bedeninde ayrı ayrı. Kendimizi, sevdiklerimizi seviyorsak eğer ilk önce sağlıklı yaşama buradan başlamalıyız. En önemli en elzem şey bir insana sudur. Susuz yaşanmaz ama aç yaşanabilir 40 gün boyunca. <br />
Ben ettim siz etmeyin, bilinçli olun, sağlığımızı basit hatalarla kaybetmeyelim. Arıtıcılara gelince filtrelemeyle zararlıların yanısıra bazı minerallerin de filtrede kaldığı söyleniyor. Kimisi de sudaki minerallerin zaten insan vücuduna faydası olmadığını iddia ediyor.Bu konuyu iyice irdelemek, uygun marka bulmak gerek. Kullanmadığım, araştırmadığım şey hakkında yorum yapamam. O yüzden en kolayı ya evde yapmak yahut kaynaktan getirmek.<br />
Bu konu hakkında ufkumu genişleten Aidin Salih, Kemal Özer ve Azra Kohen’e teşekkürü bir borç bilirim. Resimler görsellerden alıntıdır.</div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-33167477898566136732015-11-26T09:53:00.003+02:002015-11-26T09:53:42.067+02:00Festivale Veda ve Son Sözler<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3pYK4sdHrhdD23HI4j9otQDNJ8nhcAqt6mDWWSbF3I-Z17oRpgXohGdaoS-4kSSZifmsjiMuwMyKzH6saoEw4cF7O3FpStNneI3TbyoeDfxjkxWrEsv2s8QAonNH2QZyVU043YmwiDPM/s1600/surdurulebilirlik-akademisi-surdurulebilir-gelecek-icin-turkiyeyi-dolasiyor-38471.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="227" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3pYK4sdHrhdD23HI4j9otQDNJ8nhcAqt6mDWWSbF3I-Z17oRpgXohGdaoS-4kSSZifmsjiMuwMyKzH6saoEw4cF7O3FpStNneI3TbyoeDfxjkxWrEsv2s8QAonNH2QZyVU043YmwiDPM/s320/surdurulebilirlik-akademisi-surdurulebilir-gelecek-icin-turkiyeyi-dolasiyor-38471.jpg" width="320" /></a></div>
Görmemişin festivali olmuş tutmuş ne gördüyse post yapmış :).. Durum öyle değil.. Daha önce festivallere katıldım bulunduğum illerde lakin bu dopdolu birşeydi. Normalde filmi zevk yahut kültür amaçlı izlersiniz ama ortalama 120 dk girdi çıktı derken 3 saat sadece bir film için harcanır. Bazen karşılığı alınır bazen alınmaz. Yapılan yol, bilet, yiyecek harcamaları da hariç daha. Bu festival bambaşkaydı. Ücretsizdi. Bundan mıdır bilmem sıralar çoğunlukla boştu. Farkındalık da önemli tabii. Aslında bazen insanlardan cüzi de olsa birşeyler almak gerektiğine inanıyorum. Yoksa kadir kıymet bilmiyor çoğusu. Festivali bugün bitirdik. Hepi topu 4 oturuma katılabildim. Bazılarında yarıda girdim bazısında yarıda çıktım evde bekleyen iki çocuk olunca. Birine hele ikisiyle gittim Mekan vs için birşey demeyeceğim ama çok büyük ayıp etmiş Ortahisar Belediyesi. Tamam belki çok lüks bir festival değil. Madem destek verdiniz, salon ayarladınız, temsili olarak birkaç kişi gelseydi bari sizden. Yahut belediye sayfasında bir tanıtım olaydı, panolara, kamu binasına afiş asmaktan bahsetmiyorum bile. Gariplerin festivali oldu bir nevi. Adana’da ise belediye yahut düzenleme ekibi festival süresince çocuklara atölyeler düzenlemiş. Hiç değilse bir oyun odası sağlamış ilgilenen birileri de olan. Burada da olsaydı keşke. Gerçi benden başka bir kişi daha çocuklarla gelmişti. Yine de mesele düşünce farkı, bilmem anlatabildim mi?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSJv4c26O6EQJMpO4vsBlYtBwi7OeIVryYq8o433WhHDLDU4Sbomj5IVpcCjwOhSzFUbn6jKAOt06Z5xycxPi3aiL_OT6SXaUF_GpXQ2MjVqKzRloz9_18P_NUAokLKvTuMsFMnAziw8w/s1600/adanaPNG.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="224" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSJv4c26O6EQJMpO4vsBlYtBwi7OeIVryYq8o433WhHDLDU4Sbomj5IVpcCjwOhSzFUbn6jKAOt06Z5xycxPi3aiL_OT6SXaUF_GpXQ2MjVqKzRloz9_18P_NUAokLKvTuMsFMnAziw8w/s640/adanaPNG.PNG" width="640" /></a></div>
<br />
Konuşmacıların ismi verilmiş ama kim olduklarını bilmiyorum ki dinleyeyim. En arka sayfada her birine bir kaç sıfat sıkıştırsalar ne güzel olurdu. İlle özgeçmişe gerek yok. İlgi/uzmanlık alanı, konuşacağı tema/konu yeterli olurdu. Özgeçmişlerine tek tek baktım. Yazılarını okudum ama konuları ilgimi çeker mi bilemediğimden evdeki durumun ne olacağını öngöremediğimden birtek Pandomim sanatçısıyla söyleşiye katıldım. <br />
Ata bey daha önce Trabzon’da tiyatroya misafir sanatçı olarak katılmış. Beden ve ruh ile ilgili konuştu biraz birlikte etkinlik yaptık, soruları aldı. Güzeldi. Biraz daha makyajlı pandomim gösterisi bekliyordum o hevesle gitmiştim, ama konuşması, bilgilendirmesi de ayrı güzel oldu.<br />
Seneye neler yapmayı düşünüyorum festivale dair. Hemen Sn. Fatma Şahin’e mail atacağım. Seneye Gaziantep’te de yer almasını istiyorum bu festivalin. 20 tane ilden bir tane Diyarbakır var doğu ve güneydoğuyu temsilen.Yakışır mı? Çevirmenlik vs için faydam olursa diye haber vereceğim, izlediğim filmleri sevdiklerimi tavsiye edeceğim. Elimden gelen bu kadar. Şimdi gelelim kapanış filmime..<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4h3FkrXaqrocrYFWq4y4ImwUEPr52T5-Wu17gwAmUHfRLXCfYka8GrMybJhtPaEOA4cp6HWS4DCUM-sLdwM_Lgq8DxCUA6WbnhQ0UJspwebeaN6CF6muHesTlnigQmrZhdHL29KQrIPc/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4h3FkrXaqrocrYFWq4y4ImwUEPr52T5-Wu17gwAmUHfRLXCfYka8GrMybJhtPaEOA4cp6HWS4DCUM-sLdwM_Lgq8DxCUA6WbnhQ0UJspwebeaN6CF6muHesTlnigQmrZhdHL29KQrIPc/s400/images.jpg" width="400" /></a></div>
<i><b>PUN PUN FARM(ÇİF</b><b>TLİĞİ)</b></i><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
İzlediğim en neşeli ve canlı filmdi. Müziklerine bayıldım. Çok doğal çekilmiş. “Baştan alayım mı?” diye başlıyor film gerisini siz hayal edin Pi Jo var başkahraman, çiftlik kurucusu. Çiftliğin boyutları nedir tam anlayamadım ama içinde çalışan bir genç, aşçı, permakültür tasarımcısı ve yemek yiyen birçok insan vardı. Pi Jo ailesiyle yaşadığından ve çocukları olduğundan bahsediyordu. Çok tatlı şeker bir bilge adam. Hayatta en önemli şeyin “eğlence” olduğunu savunuyor. Dini düşüncelerime göre haz odaklı bir yaşam doğru değil. Lakin bu adamın bahsettiği öyle cismani, bedensel haz değil ki hak vermeyeyim? Adam ruhani hazzın peşinde. Bir ürün yetiştirmenin, mutlu çocuklar büyütmenin, dünyayla barış içinde olmanın ve sürekli öğrenmenin hazzını yaşıyor. Sistemi reddediyor. Para, iş, okul bunlar hep sistem tuzakları diyor ve çocuklarına ev okulu yapıyor. Bayıldım bu adama.. Sistem daha fazla para kazanmanız ve onu size harcatmak üzerine kurulu benzeri düşünceleri var. Geçenlerde rastgeldiğim <a href="http://secmehikayeler.com/eglendirici-egitici-hikayeler/amerikali-is-adami-ve-bir-meksikali-balikci.html" target="_blank">Meksikalı Balıkçı ve Amerikalı hikayesi</a> düşüyor yine aklıma.. İyi ki dünyada böylesi insanlar var diyorsunuz izlerken..<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZdLklme9izgnCo0LVVH1i5ZWQgP1VUHeRCe5VcNmqfDa3ClkwKU3QgFbCm-pMTY-JNnECqahYPpnukvBfM3GjEdqsanp2tgEG-HCLAS0qQZcbfodMq8d3AO9ofMqjBcbr5nGTz6kUphg/s1600/pop-Pun-Pun-Farm_02-150x150.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZdLklme9izgnCo0LVVH1i5ZWQgP1VUHeRCe5VcNmqfDa3ClkwKU3QgFbCm-pMTY-JNnECqahYPpnukvBfM3GjEdqsanp2tgEG-HCLAS0qQZcbfodMq8d3AO9ofMqjBcbr5nGTz6kUphg/s200/pop-Pun-Pun-Farm_02-150x150.jpg" width="200" /></a></div>
<br />
Pop lakaplı bir delikanlı filmin başrolünü ele almış. Tipik davranışları, benzetmeleri, çarpıcı konuşma şekli dili bilmeseniz de sizi etkileyecek düzeyde. O kadar paylaşımcı ve cömert ki.. Mesela şu mantıkla bakıyor olaya ve şöyle diyor:“Ben bir müzik grubunu seviyorsam onu senin de, onun da herkesin de dinlemesini isterim. İşte tohum da böyle. Ben yiyorsam ve çok lezzetliyse –burada öyle tarif ediyor ki neredeyse ağzınızın suyu akıyor, anlatmıyor yaşıyor anları- bunu sizinle de paylaşmak isterim. Arkadaşlık, iletişim sadece sözle olmaz, eylemle de olur.”<br />
Bir de şunu diyor “İnsanlar eğer kendi gıdalarını yetiştirmek istiyorlarsa bu onlar çılgın yahut aptal demek değildir; normal olan onlar”.. Çok etkilendim ben bu sözden. Normal olmaya çalışmak ütopya olarak görülüyor artık. Kendi ekip biçtiğimi yemek yahut güvendiğim insanlarla takas etmek/paylaşmak istiyorum. Bu içimde günden güne büyüyen bir özlem. Ve biliyorum ki ben koşulları yaratacak olan değilim, ama O(celle celaluhu)’nun yaratması için elimden geleni yapacağım. İyi bir tohumu kuşlar bile bilir deniyor. Kuş beyinli deriz ya hakaret olarak, şimdi onlar bizden zeki olmadı mı?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikXGxTrTc9mI9JQHeFnMwnIfaCLsVkwWuERFTnWu-MVB52TCvH_NEPy6vETsJSjAZm678KWKHpRASl6qvKXb9JWGF9YWn2ROA6Uv9ibMpgg_0cqPioeACwDO5eQTqNQtPIZk16hmm1HkQ/s1600/m%25C4%25B1s%25C4%25B1rMO.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikXGxTrTc9mI9JQHeFnMwnIfaCLsVkwWuERFTnWu-MVB52TCvH_NEPy6vETsJSjAZm678KWKHpRASl6qvKXb9JWGF9YWn2ROA6Uv9ibMpgg_0cqPioeACwDO5eQTqNQtPIZk16hmm1HkQ/s1600/m%25C4%25B1s%25C4%25B1rMO.jpg" /></a></div>
<br />
<blockquote class="tr_bq">
Dayanıklı tohum laboratuvarda üretilmez. Siz tohumu torunlarınıza ve sonraki nesillere bırakmak için yerin altında uygun koşullarda bile saklasanız, gün gelip onlar bulsa nasıl yetiştireceklerini bilmezler ki.. Sonuçta hepsi çöp olur. Tohumu güçlendirmenin ve onu torunlarınıza bırakmanın tek yolu insandan geçer, daha fazla insana bunu anlatmak.</blockquote>
Filmde acı bir gerçeği öğrendim. Önceden 100.000 çeşit pirinç ekilen ülkede şimdi çeşit 5000 e düşmüş. Her çiftçi bahçesine birkaç farklı çeşit pirinç ekermiş. Çünkü o mevsimin yağışı bol mu kurak mı geçeceği önceden bilinemez. Çiftçi böyle yaparak her halukarda satacak ve yiyeceğini elde etmiş oluyor kısaca.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKXIqUroXuUKe8rshW1hI2BUHqpo3GiyoDPjlobtJQ_n5FHtQ7TyxeK3BnsagOn613tB4kPRvkRJiDHl5p9LMDL0ueZIDWga0MdPG0h3TgQZxn8iX0nq5wQ4snTdJ7dzyA8hYa2W3eRD8/s1600/punpun.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKXIqUroXuUKe8rshW1hI2BUHqpo3GiyoDPjlobtJQ_n5FHtQ7TyxeK3BnsagOn613tB4kPRvkRJiDHl5p9LMDL0ueZIDWga0MdPG0h3TgQZxn8iX0nq5wQ4snTdJ7dzyA8hYa2W3eRD8/s400/punpun.jpg" width="400" /></a></div>
<a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a>“Başladıktan sonra teknik ortaya çıkar” sözünü de çok sevdim. Hani bir nevi anlamak çözmenin; başlamak bitirmenin yarısıdır gibi. Önce bu işlere başlamak gerekiyor ve yine Pop’un dediği gibi tekrar tekrar ve tekrar aynı şeyleri yapmaktan zevk almak. Hayatta aslında birçok şeyi bu tekrarlarla öğreniyoruz. Küçük oğlum şu an atma döneminde. Ben buna yer çekimi keşfi diyorum. Ağır-hafif, çok yüksek-alçak, aynı-farklı demeden her şeyi atıyor bir yerlere. Çamaşır asarken balkondan aşağıya attığı mermer parçası pik noktamız oldu. İyi ki kimse zarar görmedi. Tüm sokak toplandı tabii. O gün öngörememiştim böyle olacağını yeri gelmişken günah çıkarayım. Herseyi bir daha yapıyor defalarca ve defalarca. Belki de hayatta başarının anahtarı buradadır. Ortaokulda çok da hazzetmediğim bir Arapça hocamız vardı. Sürekli bize ezber verir, dersi boş bırakırdı. Hocam yaptık bu sayfayı geçtik desek de: “Et tekraru ahsen velev kane 180” derdi. Yani 180 kere de olsa tekrar iyidir. Hani şu tek kollu judocu çocuğun hikayesini bilmeyen varsa o da <a href="http://www.hayatakarken.com/tek-kollu-judocu-cocuk.html" target="_blank">buradan</a> okusun.<br />
Velhasıl Pun Pun bana göre festivalin açık ara birincisiydi. Bazı filmlere gitmekten hususi kaçındım. Hayatımızda birşeyler yolunda gitmiyor evet. Dünya, insanlar, ortam herşeyden belli oluyor bu. Mevcut durum analizi yapılıp iç karartmak yerine ben bu sorunu nasıl aştım tarzı yaklaşımları daha çok seviyorum. Pun Pun tam da böyle. Ferrrarisini satan bilge modunda bir Pi Jo ve bazı yerlerde engelli olduğunu düşündürecek kadar fazla doğal Pop. Kısa film kategorisinde Pun Pun, uzun metrajda da “Permakültür Perspektifiyle Yaşamak” benden ödül alan filmler vesselam.. </div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-64164920706021330362015-11-22T11:11:00.001+02:002015-11-22T11:39:38.058+02:00Festival Güncesi 2<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglb4rWUqLSjfQa1gyPgJGVPusGJaZntqQ4OkStfDXs5sK1BpYCE6L8sYTARHWH2kviT1j7sm0eq6CnZNSJTy9C_aTmWnrOJPDxpqIRdUXLISAAmZ0dEw_M6EHIGiovZmp9yCNhENuJvIE/s1600/s-77ed0b06bb1290c4bda5cd2fc42982c2efce2cce.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglb4rWUqLSjfQa1gyPgJGVPusGJaZntqQ4OkStfDXs5sK1BpYCE6L8sYTARHWH2kviT1j7sm0eq6CnZNSJTy9C_aTmWnrOJPDxpqIRdUXLISAAmZ0dEw_M6EHIGiovZmp9yCNhENuJvIE/s400/s-77ed0b06bb1290c4bda5cd2fc42982c2efce2cce.jpg" width="400" /></a></div>
Bugün hayatımın en güzel günlerinden birini geçirdim festival sayesinde. Ve bir senedir yaptığım çalışmalar meyvesini verdi. Eşim bana artık daha iyi bir insan olduğumu, bunu daha net fark ettiğini söyledi. Öyle iltifat olsun diye değil -laf aramızda öyle niyeti olmaz zaten:)- harbi harbi söyledi yani. Artık daha sakinledim, daha bilinçliyim. Daha az tüketici, daha çok türetici/üretici olmak için çabalıyorum. Kapitalist sistemin birçok şeyinden uzak kalmaya uğraşıyorum. Hayatta birçok şeyi özellikle çocukları, insanları, bireyleri yani olduğu gibi kabul etmeye çalışıyorum. Belki de bunlar beni güzel yapanlar..<br />
Başka bir yavaşlama, hayat telaşını, tüketimimi azaltmama yöntemi de permakültür araştırmaları olmuştu benim için. Önce hangisi sonra hangisi bilemiyorum lakin Annemin Kitaplığı bana yardımcı oldu. Şule Seda Ay yani. İlknur Urkun sonra.. Onların yazılarından paylaştıklarından bu kavramı öğrendim. İletişime geçip okudukları kitapları vs öğrendim. almak birtakım nedenlerden kısmet olmadı henüz. İlk kitap siparişi için beklemedeler listede. Permakültür Türkiye adlı birçok gruba katıldım ama halen tam anlamamıştım ne olduğunu. Sonu kültür diye bir yaşam biçimi olarak düşünüyordum. Cahilmişim :)<br />
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu8ox5a2aop7oaJXkVtBE_JbYpKSvzh76E82rJPsbWLXbYlomUaVqHrg_6PAr8uTLiITSbNVCRhPQgQs0yUSKAF8sZKqgVwh7DOBk6y3pz4ZBXj1lJDEnIVstepYDlIoBn61iIHMbk-QI/s1600/inhabit.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu8ox5a2aop7oaJXkVtBE_JbYpKSvzh76E82rJPsbWLXbYlomUaVqHrg_6PAr8uTLiITSbNVCRhPQgQs0yUSKAF8sZKqgVwh7DOBk6y3pz4ZBXj1lJDEnIVstepYDlIoBn61iIHMbk-QI/s400/inhabit.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Yukarıda gördüğünüz bu film sayesinde gerçeğe aydım ve neler neler öğrendim. Öncelikle sizinle paylaşmak isterim.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://lh3.googleusercontent.com/-3LWR175Frzo/VlGGwgqty1I/AAAAAAAAEJM/QzJO9rMRR1Y/s1600-h/145128bf8931130be22a0de806e4312d%25255B11%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-fcVS9Z2GwwQ/VlGGv1ZbEUI/AAAAAAAAEJE/clBBQLSK_fc/s1600-h/what-is-permaculture-A2%25255B3%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-h5yTh9Elpsk/VlGGui8L89I/AAAAAAAAEI8/7aIg-1uXdd4/s1600-h/inhabit%25255B4%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1pGV4i62aYna2L77K5FIkLpBw_CZFy_HyyclD22GDNbc0nLiWkZGulODVGxb9JBZ4sjgP30fJcqNNPaXARG_Kfs_IXaPUDq-Q223LUN39DpBfmBbMIYvyTZEKgutml_aFcKr0I5IyNDY/s1600/what-is-permaculture-A2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1pGV4i62aYna2L77K5FIkLpBw_CZFy_HyyclD22GDNbc0nLiWkZGulODVGxb9JBZ4sjgP30fJcqNNPaXARG_Kfs_IXaPUDq-Q223LUN39DpBfmBbMIYvyTZEKgutml_aFcKr0I5IyNDY/s320/what-is-permaculture-A2.jpg" width="227" /></a> Bir kere tarım İngilizce’de “agriculture” olarak ifade ediliyor. Agrarian= toprak/toprağa ait demekmiş culture ise zenginleştirmek. Permanent=kalıcı ve agriculture’ın culture’ını alıp birleştirmişler. Kalıcı tarım anlamına geliyor bir nevi. Ama asıl dert sabitlik anlamında değil süreklilik, sürdürülebilirlik anlamında kalıcılık.. Çünkü günümüzde kimyasallar, gübreler, zirai ilaçlar ve hatta tarımda makine kullanımı ürün verimini arttırırken toprağın verimini kaybettiriyor. Makine olmadan tarım yapan bir bayanın(Susan) anlatımına göre çiftçiler topraklarında %4-5 organik madde bulunmasını arzu ederlermiş, analiz yapılmış ve onun bahçesinde bu oran %18 çıkmış. Çoğu çiftçinin hayalinden bile öte yani..<br />
<br />
Filmde yaklaşık 20 kadar insanın hikayesini, yapmaya çalıştıklarını öğreniyoruz. Kimi taşkın yapan yağmur sularını aktaracak bir tasarım yapıp yağmur bahçesi kurmuş, kimi New York’ta çatıda 3-4 mahalleye yetecek kadar sebze ekip biçiyor, kimi banliyöde yaşamayı nasıl avantaj haline getirdiğini anlatıyor. Yapılabilirliği ispatlamak adına en çorak yere bahçe kuran da var, domuzcuklarını bile öpe koklaya büyüten de, eski hükümlüleri hayata kazandırmak için gönüllü permakültür tasarımı öğreten de.. biliyor musunuz en çok neye şaşırdım? İnsanlar bu kadar iyiler ve iyilik yapabiliyorlarken belki birçoğu Allah’tan uzak.. Diğer yandan din adına kıyım yapanlar var. Buradakiler tek bir bakterinin, böceğin rızkını düşünecek kadar hassas insanlar. Onlar için dua etim film çıkışında hidayet vesilesi olması için bu iyiliklerinin. Bir tanesi zaten bu minvalde şunları diyordu filmde: “Normalde kötü giden birşeyi durdurmak bile başarıdır. Ama kötü giden birşeyi iyiliğe çevirmek size ruhani olarak da gelişme sağlar”. <br />
En çok hoşuma giden olaylardan biri Permablitz partisiydi. Bize en son transfer olan parti “baby shower” gibi adı, havalı da duruyor değil mi? Yok efendim, bu bildiğiniz imecenin süslenmiş hali. Yardıma mı ihtiyacın var? Düzenle bir permablitz, komşular çoluk çocuk gelsin o gün senin işin bitsin, başka gün onun. Aslında bir nevi mantı günü de sayılabilir :) Yurdumda her türlü örneği mevcuttur bu işin. <br />
Başka bir nokta son yıllarda sürekli dile getirilen “ayak izi” meselesi. Karbon ayak izini azaltmalıyız, biz insanlar bu dünyayı bu hale getiriyoruz. Bizden başka canlıları tehdit edip yetmiyormuş gibi kendine de zarar veren başka tür yok. Bunları her yerde duyuyoruz değil mi? İşte bu noktadan hareket eden insan ne kadar az yaşarsam o kadar iyi, zarar veriyorum ben kötüyüm, yaşamasam daha iyi gibi kaygılara sürüklenebilir. İntihara kadar götürebilir bu düşünceler. Nitekim geçenlerde böylesi nedensiz bir intihar haberi okumuştum 20’li yaşlarına bile gelmeyen bir gençten. Ama burada amaç birşeyleri iyileştirmek, kötü gidişi durdurmak olunca varlığınız da anlam kazanıyor. Ayak izinizi küçültmek değil aksine büyütmek istiyorsunuz. Bunu başka insanlara da yaymak ve tüm dünyaya faydalı olmak.. Ne kadar güzel bir amaç değil mi?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://st.hzcdn.com/simgs/d5d2ca8c04e2c575_8-5670/home-design.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://st.hzcdn.com/simgs/d5d2ca8c04e2c575_8-5670/home-design.jpg" height="319" width="320" /></a></div>
Permakültürde bitki, hayvan, insan iç içe.. Bitkiler bile iç içe. Meşhur 3 kızkardeş var mesela: Mısır, fasulye, kabak. Fasülye toprağa azot sağlıyor, mısır gölge yapıyor, kabak da (işte onu unuttum öğrenip yazarımbir yerden). Mesela filmde dere otu ve lahana diye tabir edilen iki bitki gösterdiler. Biri karalahanaya benziyordu ama diğeri sarı çiçekli bir ottu bizim bildiğimiz dere otundan değil yani. Lahananın yaprağını yiyen böcek dereotundan dolayı lahanaya dokunmazmış mesela. Genelde hatta simbiyotik şeklide fayda sağlanıyor türler arasında. En dikkat çekenlerden biri hayvan, ot, toprak ilişkisiydi. Eğer bir ot toprağa düşerse, toprak halini alması çok uzun sürüyor ve o kadar değerli olmuyormuş niteliği. Halbuki bir koyun/hayvan yediğinde ve dışkıladığında hem daha çabuk topraklaşıyor hem de besin zenginliği artıyormuş. Adamcağız koyunları satın aldığım zamana kadar bu kadar yüksek verim elde etmemiştim diyor.<br />
Ah bu mesele komposta varıyor. Midem kaldrımaz diye çok araştırmak istemiyorum ama dünyanın kuralı belli. Kompost için çöpleri gönüllü toplayan bisikletçiler var bunları kompost haline getiriyorlar. Evindeki tuvaletten en değerli(!) kompostu üretiyorum diyen insanlar var. Bu hadislere ve sünnet yaşayışına ters geldi bana. Bizde hacet giderirken suya, ağaca yapılması kerih görülür, kötüdür yani. Ama 6 yıl bekleyip sonra salınınca değişir mi durum bilmiyorum. Bir de içimizde taşıdığımız hastalıkların da oradan çıkma mevzuu var kafamı karıştıran.. Neyse önce bir permakültürü öğrenelim, sonra kompost yaparız :)<br />
Yalancı iğde diye not almışım bir de. Sadece azot bağlayabildiğini ve çalı olarak kullanıldığını bulabildim netten. Önemli özellikleri vardı ki not almışım. Karaciğer ve bilumum alt organlar için de çok faydalı bir meyve. Türkiye iklimine de uygun olduğu hatta hatta erozyonu engellediği yazıyordu bir yerde. Umarım belgeseli bir daha izleyebilirim de tekrar not alırım.<br />
Son notumu da mantar yetiştiriciliği üzerine not almışım. Herkes bilir herhalde kültür mantarı talaş üzerinde belli nem, ısı dengesiyle tesislerinde yetiştirilir. Burada daha güzel birşey yapılmış. Bazı budanması gereken ağaçları budamışlar bazıları kesilmiş ve ortaya çok fazla kütük çıkmış. Yıllık yakacak depoları dolmuş ama hala kütük varmış ve onlar da kütükte mantar yetiştiriciliğine başlamışlar. Düşünce o kadar basit o kadar yalın ki.. Sadeliğin güzelliği diye ben buna derim işte. “E zaten yere atsak çürümeyecek mi bu kütükler? Biz bazı yerlerini deliyor ve içine mantar bırakıyoruz. Gerekli ısı ve nem ortamını orman kendi sağlıyor. Tabi bazı günler aşırı yağış yüzünden farklı görünüyor mantarlar ama olsun. Bir sene sonra hasata başlıyoruz. O kadar da verimli oluyor ki..” Aşağıda shitake mantarı resmi görüyorsunuz. Çok da lezzetli imiş kendileri.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://lh3.googleusercontent.com/-3LWR175Frzo/VlGGwgqty1I/AAAAAAAAEJM/QzJO9rMRR1Y/s1600-h/145128bf8931130be22a0de806e4312d%25255B11%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-fcVS9Z2GwwQ/VlGGv1ZbEUI/AAAAAAAAEJE/clBBQLSK_fc/s1600-h/what-is-permaculture-A2%25255B3%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-h5yTh9Elpsk/VlGGui8L89I/AAAAAAAAEI8/7aIg-1uXdd4/s1600-h/inhabit%25255B4%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-3LWR175Frzo/VlGGwgqty1I/AAAAAAAAEJM/QzJO9rMRR1Y/s1600-h/145128bf8931130be22a0de806e4312d%25255B11%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-fcVS9Z2GwwQ/VlGGv1ZbEUI/AAAAAAAAEJE/clBBQLSK_fc/s1600-h/what-is-permaculture-A2%25255B3%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-h5yTh9Elpsk/VlGGui8L89I/AAAAAAAAEI8/7aIg-1uXdd4/s1600-h/inhabit%25255B4%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3SExbvOlDR34rGX5Q5NbD3We7opT-owMJ46zIz0Uf07ep5QmPkeNcgkdRhGnrAdDed7IS9p2_GmqUFcmKaEjIMUPihxdyrE7aZX0MVk_23KLYEI4dBoawBz7XFz9AbM2LPZkTpxDttTE/s1600/145128bf8931130be22a0de806e4312d.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3SExbvOlDR34rGX5Q5NbD3We7opT-owMJ46zIz0Uf07ep5QmPkeNcgkdRhGnrAdDed7IS9p2_GmqUFcmKaEjIMUPihxdyrE7aZX0MVk_23KLYEI4dBoawBz7XFz9AbM2LPZkTpxDttTE/s1600/145128bf8931130be22a0de806e4312d.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
Festivalin bugününde bir de <b><i>Tarımın Geleceği</i></b> filmi vardı. Onu da izledim. Lakin ne not almışım ne de aklımda kalmış. Filmdeki görüntüler aklımda. Genel olarak Hindistan’da herkesin kimyasalla tarım yaptığını kendilerinin bundan vazgeçtiklerini yoksa tarımın bir geleceğinin olmadığına dair vurgu yapılıyor diyebilirim. <br />
Permakültüre dair aklımda kalan son birkaç şeyi daha paylaşayım. Her yaprak ve meyvede bakteriler olduğu ama hepsinin zararlı olmadığı tıpkı bağışıklığı güçlendirmek için eczaneden probiyotik almak gibi onlara da probiyotik uyguladığını söyleyen bir çiftçi vardı. Kendi hazırlıyormuş karışımı da. İlaçlar gibi traktörle sıkıyor ağaçlara. Aynı insandaki mantık gibi geldi hakikaten. Bağırsaklarımızda bakteriler dolu. Hasta oluyoruz zararlı bakteriler giriş yapıyor vücuda. Antibiyotik almak zararlı-yararlı hepsini katlediyor. bu sefer daha farklı sorunlara daveitye çıkarıyor. İnsan bu durumda sirke, sarımsak vb bağışıklık güçlendiren antibiyotik özellikli destek alırsa yararlı bakterilere zarar vermeden iyileşmesi mümnkü oluyor. Ağaçlarda bu neden yapılmasın?<br />
Doğalanneyim blogu sahibesi Başak hanım özgeçimişinde hayvanlara doğal bakım yöntemlerinin araştırırken böyle yapanların kendilerinin ve çocuklarının da böyle yaşadıklarını gördüm diyordu. Aslında herşey bütüncül değil mi? Son söz olarak sizce permakültürü bir kültür çeşidi olarak anlamakta doğru muyum yanlış mıyım?</div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-41574471598504378542015-11-21T22:34:00.001+02:002015-11-22T11:43:06.828+02:00Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7kHInkHC_5Va-B0ziSnxjzUAT63Ct2fWHJO8RUeBlDxCa7xs8IDZYaatYHVzcEWpBabJ_Kxp_ewA0ZXPXVzP36Zcf9WfOA-XExqkGcgAycQLi7wau78LpJKvORXdo6SvHnu62BSnylWs/s1600/surdurulebilir-yasam-film-festivali-19-kasimda-basliyor-60825.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="172" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7kHInkHC_5Va-B0ziSnxjzUAT63Ct2fWHJO8RUeBlDxCa7xs8IDZYaatYHVzcEWpBabJ_Kxp_ewA0ZXPXVzP36Zcf9WfOA-XExqkGcgAycQLi7wau78LpJKvORXdo6SvHnu62BSnylWs/s320/surdurulebilir-yasam-film-festivali-19-kasimda-basliyor-60825.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Merhaba sayın seyirciler,<br />
Bugün size festivalden canlı yayın yapıyoruz. Tüm Türkiye’de eşzamanlı yürütülen bir festivalden: Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nden.. Nereden duydum nasıl duydum ilk hatırlamıyorum. Lakin herhangi bir blogda görmediğimden eminim. Kimse izlenimini anlatmamış, o yüzden giderken biraz çekindim. Bu yazıyı da benden sonrakiler için ele alıyorum zaten halihazırda festival devam etmekte şu an. 3 günün 1’i gitti 2’si kaldı. Ben festivale Trabzon’dan katılıyorum. Yerlisi olmadığım için yapılacak yeri bile arayıp nasıl gideceğimi öğrenmek zorunda kaldım. Eski Trabzon hapishanesi, yeni Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi’ndeymiş gösterimler. <br />
Gelelim filmlere.. Önceden <a href="http://www.surdurulebiliryasam.org/">şu sayfadan</a> filmlere baktım. İlgimi çekenleri tek tek yıldızlandırdım, tabii tanıtım metin yahut fragmanlarına göre. Çoğu kısa film olduğundan fragmanları yok. Süresi 50 dakikanın üzerinde 6 film var sadece. Toplam 18 film. Oturumlar müzik, pandomim, söyleşi gibi etkinliklerle desteklenmiş hatta zenginleştirilmiş. Hayatımda ilk defa pandomim izlemeye gideceğim mesela bugün. Tv’de izlediklerim sayılmıyor. Trabzon’da bir pandomim sanatçısı olduğuna şaşırdım, belki festival için gelmiştir hatta. <br />
Benim favorilerim tarım ve permakültür üzerine olanlar tabiii ki.. Dün izlediklerim de favorimdi. Şimdi de iki bebeyle festival nasıl izlenir sorusunun cevabına gelelim. Öncelikle program oluşturulur. Saat 14.00’teki ilk oturumdaki 3-4 film dikkat çekicidir, izlenesidir. Toplamının 23 dk süreceği hesaplanır. girdi çıktı derken 1.5 saat idare edebilecek bireyler aranır. Babanın 14’te randevusu vardır. “İş yerine getireyim 1 saate gelirim, arkadaşlar idare ederler, mesafe yakın” teklifi kabul edilmez. Bakıcı aranır ulaşılamaz. Hala vazgeçilmiş değildir. Yan komşunun ziline basılır. Büyük bebe filmlerde idare edebilir bari küçüğü bırakıp çıkayım denilir. Lakin atalarımız ne demiş: “Elden gelen aş olmaz, o da vaktinde bulunmaz”. Netekim her daim evinde oturan komşu teyze evde yoktur. Normalde bu kadar gözümde büyütmez alır giderdim ama filmlerin yarısından fazlası İngilizce dolayısıyla Türkçe altyazılı takip etmem gerekiyor. Neyse Ya Allah dedik başladık çocukları giydirmeye. Saat 13’ü geçiyor bu sıra, telefon çaldı arayan bakıcı. Kadının suçu yok Pazartesi işbaşı yapacaktı, böyle bir sürprizden de haberi yok oysaki azıcık dikkatli olsaydım önceki gün geldiğinde konuşurken bunu da rica edebilirdim. Efendim ulaştık velhasıl ama hem kadının programı var hem de onun eve götür yahut onun gelmesini bekle dersem geç kalırım. Dua et bari rahat dursunlar dedim kapattık. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSsBeVhMUbh2c04GqtJiAVgPMyracj4SKBw8EtQlxFQBEb4_7NG4hnh_bE_6TLNkUdg8GGPAokXDhyphenhyphenf2Lo7x4mtrdOSodDiilPVJEKU-Bs3F9vWNxw51z3nq21oapCUdMRV6ZevgJaN8Q/s1600/1078.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSsBeVhMUbh2c04GqtJiAVgPMyracj4SKBw8EtQlxFQBEb4_7NG4hnh_bE_6TLNkUdg8GGPAokXDhyphenhyphenf2Lo7x4mtrdOSodDiilPVJEKU-Bs3F9vWNxw51z3nq21oapCUdMRV6ZevgJaN8Q/s320/1078.jpg" width="320" /></a></div>
Kültür Merkezi’ne gittiğimizde güleryüzle karşılandık daha 15 dk vardı seansa. Girişte basit iletişim bilgileri alıyorlar, festival tamamen ücretsiz. Haliyle iletişim bilgilerine bakınca tek ev hanımı olan bendim, herkes öğrenci :) Şaşırdık mı?Hayır. Yalnız içeride salonda bir erkek olmasına şaşırmadım desem yalan olur. O da yönetmenvari şapkalı bir beydi. Seans başladıktan sonra cep telefonu yardımıyla gelen birkaç delikanlı oldu ama %89’un kız olmasını engelleyemedi bu durum. Kapalı ve açık bayanlar da vardı. Makyajlı da vardı, kimyasaldan uzak durduğu tavrından belli olan da. Yalnız tek çocuklu ve hatta bebekli bendim. Küçüğü slingden çıkaramadım, kalem vs ile oyaladım. Büyük de bazen sağa sola sataşarak, bazen “bu tırtılın burada ne işi var şimdi?” diyip sanat eleştirmenliğine soyunarak son buldu seans. Festivalin en dikkat çekici isimleriydik iki poz fotomuz çekildi. <br />
Fimlerden bahsedeyim bir de..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-rhFcv3Oy9y0/VlDZWtVowbI/AAAAAAAAEHc/HzNO2P_rMIU/s1600-h/28-H1z1r-Mayasi_thumb%25255B1%25255D%25255B3%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-7PPDN56v08g/VlDZVZ1tX9I/AAAAAAAAEHU/SINtLMN243E/s1600-h/agricultural_philosophy_thumb%25255B1%25255D%25255B3%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-RzbNmdqrvTs/VlDZUR7mNOI/AAAAAAAAEHM/0k_mlzHT9n0/s1600-h/turtle_thumb%25255B1%25255D%25255B3%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-hNI6zFv1NHw/VlDZTSTzAII/AAAAAAAAEHE/hLjmG6St0vY/s1600-h/untitled_thumb%25255B29%25255D%25255B2%25255D.png" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-Dn13KilqEws/VlDZSe3VtVI/AAAAAAAAEG8/2bqdOaHUMeU/s1600-h/maninmaze_thumb%25255B6%25255D%25255B4%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-q0XuzpG1GI0/VlDZRjgyiLI/AAAAAAAAEG0/WUPHZxcwAsk/s1600-h/1078_thumb%25255B1%25255D%25255B3%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-mhK5dH_yC2o/VlDZQSL1Q5I/AAAAAAAAEGs/mCCsNdmmWtM/s1600-h/surdurulebilir-yasam-film-festivali-19-kasimda-basliyor-60825_thumb%25255B3%25255D%25255B3%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-rvPws3T0Wdo/VlDVTkAm-KI/AAAAAAAAEFg/EuHp0otUkvs/s1600-h/surdurulebilir-yasam-film-festivali-19-kasimda-basliyor-60825%25255B5%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhonjoYaFsE_QIrycVgCz69WBXUP33-O-zqTTdvQSiEx0j-FfkSQk72s9C5GMb69jojzWpqV1MfSXXKi9sKUOXMWzpHFecXWWIqaIe0hJdn8zh49DJTRLT8cGJvuWYC16iq2yMTdI9Xev0/s1600/untitled.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhonjoYaFsE_QIrycVgCz69WBXUP33-O-zqTTdvQSiEx0j-FfkSQk72s9C5GMb69jojzWpqV1MfSXXKi9sKUOXMWzpHFecXWWIqaIe0hJdn8zh49DJTRLT8cGJvuWYC16iq2yMTdI9Xev0/s1600/untitled.png" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-W3nN9DQPee7AHCteHQmMAutcFeKSVa29CkxhSW3pnMwwPkN-hOmUPt1jZdP3j-JoedjFLWxsL3D20_VMHTuauwZ20km7M188jFzY-n8IOL2cLbs-u47qe2kJmSpB3_mC5BzeRfme1V4/s1600/maninmaze.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-W3nN9DQPee7AHCteHQmMAutcFeKSVa29CkxhSW3pnMwwPkN-hOmUPt1jZdP3j-JoedjFLWxsL3D20_VMHTuauwZ20km7M188jFzY-n8IOL2cLbs-u47qe2kJmSpB3_mC5BzeRfme1V4/s320/maninmaze.jpg" width="320" /></a></div>
<i><b>Labirentteki İnsanlık</b>:</i> Bir sembolün adı bu (üstte gözüken). Yiyecek nakliyatı sırasında yiyeceklerin ne hale geldiği, bu yüzden maliyetinin arttığı, insanların almaya bazı bölgelerde güç yetiremediğini izledik. Arizona’da açlık çeken çocuklar olduğunu öğrendim mesela. Bir grup gönüllü, marketlerin yiyecekleri bozulup dökmesinden hemen önce kullanılabilir haldeyken alıp bu insanlara dağıtıyor. Tipik tarifle israf olmasın diye. Ayda mı yılda mı hatırlamıyorum ama 1500-1800 kg yiyecek kurtarıyoruz marketlerle iletişimde olarak deniyordu filmde. Kadın kendi çocuğu için ve herkes için bu çabanın haklı ve gerekli olduğunu söylüyordu.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4p3qmhnvPVNZF9OhwIDmDLgIVXhjjRsnu4KWkKuRh7a39cue0iFqody5-4VNNdq9FlzkKFl3SyfqsGSiV1yXCFQqYoGHP_tF-3uFsmEHqDj5RWwvyqT4Mo2AQCh1mYuVeXQ5mhJCPHdk/s1600/turtle.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4p3qmhnvPVNZF9OhwIDmDLgIVXhjjRsnu4KWkKuRh7a39cue0iFqody5-4VNNdq9FlzkKFl3SyfqsGSiV1yXCFQqYoGHP_tF-3uFsmEHqDj5RWwvyqT4Mo2AQCh1mYuVeXQ5mhJCPHdk/s320/turtle.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<b><i>Kaplumbağa ve Turist:</i></b> Türkçe ve çocukla izlenesi bir film. Caretta caretta türünün Antalya Çıralı’da hayatta kalma serüvenini ve bir grup gönüllüyü izliyoruz. Fındığım bu filmde kaplumbağaların yumurtası olduğunu öğreniyor. Bebekken bile yüzme bildiklerini.. Soluksuz izliyor her kaplumbağa sahnesi bittiğinde üzülüyoruz beraber. Çünkü kaplumbağa nereye gitti ne oldu diye sormaya başlıyor, hayır efendim kısık değil gayet normal hatta bağıran sesle. Bu arada küçüğü kırk kat kıyafet ve sling içinden emzirmeye çalıştığım için müdahalede gecikebiliiyorum. Orada olanlar azur görsünler. Mesela -reklamını yapmakta sakınca görmüyorum- Orange Motel müdürü akşam 8’den sonra turistleri sahile indirmiyor, ışıklandırmalarını da kısıyorlarmış. Antalya’ya tatile gidersem bu bilinçte, bırakın insanları hayvanlara bile saygı gösteren bir yerde kalmak isterim açıkçası.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://lh3.googleusercontent.com/-3LWR175Frzo/VlGGwgqty1I/AAAAAAAAEJM/QzJO9rMRR1Y/s1600-h/145128bf8931130be22a0de806e4312d%25255B11%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-fcVS9Z2GwwQ/VlGGv1ZbEUI/AAAAAAAAEJE/clBBQLSK_fc/s1600-h/what-is-permaculture-A2%25255B3%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-h5yTh9Elpsk/VlGGui8L89I/AAAAAAAAEI8/7aIg-1uXdd4/s1600-h/inhabit%25255B4%25255D.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-rhFcv3Oy9y0/VlDZWtVowbI/AAAAAAAAEHc/HzNO2P_rMIU/s1600-h/28-H1z1r-Mayasi_thumb%25255B1%25255D%25255B3%25255D.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-7PPDN56v08g/VlDZVZ1tX9I/AAAAAAAAEHU/SINtLMN243E/s1600-h/agricultural_philosophy_thumb%25255B1%25255D%25255B3%25255D.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-RzbNmdqrvTs/VlDZUR7mNOI/AAAAAAAAEHM/0k_mlzHT9n0/s1600-h/turtle_thumb%25255B1%25255D%25255B3%25255D.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-hNI6zFv1NHw/VlDZTSTzAII/AAAAAAAAEHE/hLjmG6St0vY/s1600-h/untitled_thumb%25255B29%25255D%25255B2%25255D.png" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-Dn13KilqEws/VlDZSe3VtVI/AAAAAAAAEG8/2bqdOaHUMeU/s1600-h/maninmaze_thumb%25255B6%25255D%25255B4%25255D.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7313967996719894766" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-q0XuzpG1GI0/VlDZRjgyiLI/AAAAAAAAEG0/WUPHZxcwAsk/s1600-h/1078_thumb%25255B1%25255D%25255B3%25255D.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-mhK5dH_yC2o/VlDZQSL1Q5I/AAAAAAAAEGs/mCCsNdmmWtM/s1600-h/surdurulebilir-yasam-film-festivali-19-kasimda-basliyor-60825_thumb%25255B3%25255D%25255B3%25255D.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://lh3.googleusercontent.com/-rvPws3T0Wdo/VlDVTkAm-KI/AAAAAAAAEFg/EuHp0otUkvs/s1600-h/surdurulebilir-yasam-film-festivali-19-kasimda-basliyor-60825%25255B5%25255D.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9dYGEi_rmFr8swnshwjfQcDDM5go-F-lf8VRRRfymoFb5Cm_JS-Pdz6pB9lwARLmAQXRVs6W8QtwKVGNpkBcOt5tmKX_OARrgBZdrXsrtpmB0tpof1CLuaZo0OXQGVVOAranMhgzIFc0/s1600/agricultural_philosophy.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="167" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9dYGEi_rmFr8swnshwjfQcDDM5go-F-lf8VRRRfymoFb5Cm_JS-Pdz6pB9lwARLmAQXRVs6W8QtwKVGNpkBcOt5tmKX_OARrgBZdrXsrtpmB0tpof1CLuaZo0OXQGVVOAranMhgzIFc0/s320/agricultural_philosophy.jpg" width="320" /></a></div>
<b><i>Doğal Bir Sistem ve Bir Tarım Felsefesi:</i></b> İlginçtir el kitapçığında olmayan bir film. Hindistan’da tarımın nereden nereye geldiğini anlatıyor. Aslında genel olarak tarım anlatılan filmlerde genel mesaj şu şekilde: Mevcut sistemle verim artar, kısa süreli. Uzun vadede kaybedersiniz. Uzun vadede kazanmak istiyorsanız bu yöntemi değiştirmelisiniz.. Bu değişikliği komşularına rağmen yapan ve arazisini çoraklaşmaktan kurtaran az kazancıyla sürekli kazanacak bir adamın hikayesini izliyorsunuz bu filmde de..<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFqzki-rAlzsOEuo8NbjXuHTHFOKK5xvpHb6pj-PpLqM5J-1-AIwTcCB4i_xNUroWOX17I-lpZaanNOqyNafJGvPed1IFW6hjOchyphenhyphenHCGNsSj4uRk9MgV2SAAm79SUtg21i5Ejk68XqXFA/s1600/28-H%25C4%25B1z%25C4%25B1r-Mayasi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFqzki-rAlzsOEuo8NbjXuHTHFOKK5xvpHb6pj-PpLqM5J-1-AIwTcCB4i_xNUroWOX17I-lpZaanNOqyNafJGvPed1IFW6hjOchyphenhyphenHCGNsSj4uRk9MgV2SAAm79SUtg21i5Ejk68XqXFA/s320/28-H%25C4%25B1z%25C4%25B1r-Mayasi.jpg" width="320" /></a></div>
<b><i>Hızır Mayası:</i></b> Farklı bir mayalama tekniği öğreten bir film olarak düşünüp gittim. Her Hıdırellez’de yapılan bir adetin anlatımıydı. Mayalamanın üstünde çok durulmamıştı. Ya da ben dikkatimi veremedim sürekli gezinen tırtıldan. Olay şu: Bir genç Hıdırellez sabahı kalkar, elindeki kaşıkla çiy taneleri toplar ve bununla sütünü yoğurt olmak üzere mayalar ve bu maya bir sene boyunca devam edermiş. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
İlk günün özeti böyle, takipte kalın… </div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-25207096179255423702015-09-14T03:58:00.005+03:002015-11-21T22:43:18.343+02:0030 yaş Sendromu :)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<d dir="ltr" iv="" style="text-align: left;" trbidi="on"> <d class="MsoNormal" iv="">İki gün önce 30. Yaşgünümü geride bıraktım. Artık 30 yaşındayım. Başkaları ne düşünür ne hisseder bilemiyorum ama 30 benim en sevdiğim yaşım oldu daha ona gelmeden. Geçen sene 30 yaş şapkasıyla çekilmiş bir fotoğrafım bile var <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: wingdings;">:)</span></span></d></d> <d class="separator" iv="" style="clear: both; text-align: center;"> </d><br />
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSUVKF-acAiCmYelxTEFHmJzj8qKYgZdO6PTREPaHDt8jIGbc8UYnBpVcvJNlNQAsg8L5tH2Ef9gNdiM9_-je77CR6lw-5ULfeCiQv5kEwRMH9OoYGwUKyhWQL2Xi7IEkUxHWMYq6mODQ/s1600/20141129_190324.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSUVKF-acAiCmYelxTEFHmJzj8qKYgZdO6PTREPaHDt8jIGbc8UYnBpVcvJNlNQAsg8L5tH2Ef9gNdiM9_-je77CR6lw-5ULfeCiQv5kEwRMH9OoYGwUKyhWQL2Xi7IEkUxHWMYq6mODQ/s200/20141129_190324.jpg" width="200" /></a><d class="MsoNormal" iv="">Benden neler aldı, neler getirdi bana bunlar yazmak anlatmak istedim kütüphanede ders çalışırken birdenbire. Önce iki çocuklu ve hala evli girdiğim bir yaş. 30 yaşta 2 çocuk, 40'ta 3. Belki daha bekarken hedeflerim arasındaydı bunlar. Olmuş. Daha önce demiştim Allah çok istediğim şeyleri ben unutsam bile benim için gerçekleştiriyor. Elhamdulillah çok şükür.. Kuantum denebilir ama ben Allah yarattı demeyi daha çok seviyorum. İnanç meselesi. Olmasaydı da yine gönlüm kırılmazdı çünkü bilirdim benim için hazırladığı daha güzel daha özel planları var. Bakın işte bundan bahsediyorum. 30 yaş öncesi ben böyle rahat değildim. Bu kadar makul karşılamazdım çoğu şeyi.. En önemlisi neyi fark ettim biliyor musunuz? Kafamda insanları kategorize etmişim. Evet, dış dünyamda arkadaşım olanlar bilirler, Çerkes, Abana, Laz, Kürt, Türk, Alevi, çarşaflı, solcu, budist, ateist, muhafazakar, açık, kapalı velhasıl her türden her tipten arkadaşım mevcuttur. Ne kadar sohbette fark gözetmesem de yine de bir kategori varmış zihnimde. Şimdi o kategoriler arası duvarlar siliniyor beynimde az kaldı.. Hissedebiliyorum.. En çok sarfettiğim cümle “ama o daha çocuk, aman boşver erkek, kadınlar hep böyledir” benzeri şeyler değil artık.. “Aman canıııımmm o da insan, hoşgör, hataları olabilir; madem hatayı farkedecek kadar sen bilinçlisin ona bu konuda yardım etmelisin” oluyor genel gidişat. Sadece başkasına değil, kendime de böyle söylüyorum kendimi kontrol edebildiğim zamanlarda. Rahat oldum, rahatladım. Çok sevdim diyorum ya ben bu yaşı.. Cahit Sıtkı olmalıydım ki 30 yaş üzerine şiirler yazayım.. </d> <d class="MsoNormal" iv="">30 yaş kendisine itici gelenlere sesleniyorum. Ben dünkü aklımı beğenmiyorum ayol, siz ne diyorsunuz? 40’ıma da böyle mutlu, böyle bir sene evvelinden hevesle bekleyerek girmek istiyorum. Herşey 20'lerde kalmadı. Gençlik, güzellik mi? Tamam cilt eski elastikiyetini koruyamayabilir lakin içimde hiçbirşey eskisi gibi değil ki dışım da aynı olsun.. Zihnim değişti, algılarım, hayata bakışım.. merak etmeyin, din değiştirmedim bu sadece olması gereken bir dönüşüm, bir viraj hayat yolunda.. Biraz daha keskin öncekilere göre ama doğru yolda olduğuma dair tabelaları da menzile az kaldığını da gördüm bu eğimde ben. Belki menzile hiç varamayacağım lakin o yolda olmak bile çok güzel.. </d> <d class="MsoNormal" iv="">Neler sebep oldu bende bu değişime.. Öncelikle Aidin Salih.. Ağrılarımı, hastalıklarımı bile seviyorum sayesinde.. Sonra okuduğum kitaplar, yazılar, internette tanıştığım insanlar.. Güvenilir bir ortam değil internet kabul ama bu biraz da nasıl kullandığına bağlı değil mi? İsimlerini vermeden geçemeyeceğim birkaç kişi oldu. Onlar farkında bile değil belki bu yolculukta bana yaptıkları desteğe.. İlknur Urkun Kelso, Şule Seda Ay, Yasemin Aksoy ve daha başkaları.. Bunlar hayatlarını<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>belli kaliteye çıkarmış, belli şeyleri aşmış insanlar geldiler bana. Her insanın muhakkak zorlu yanları da vardır lakin ben onları tanıdığım halleriyle dervişimsi tavırlarıyla sevdim. Dervişimsi tavırdan kastım çok başka bir hal dünya ile ilgisizlik değil, zaten dervişlik öyle bir şey değil. Anlayan anladı.. Gülben Ergen'in de hakkını yemeyeyim. Yazdığı o güzel kitabı ben yazmışımcasına okudum. O kadar benlik bir hal vardı ki kitapta.. Nice kararlar aldım o kitabı okurken de.. Çevremde tanıdığım tanıştığım iyi ki buraya tayinim çıkmış dedirten insanlar, güzel sevgili geniş ailem ve onun her bir ferdi.. Bunların hepsi bende bu yazıyı yazmak ve onlara, en önemlisi Yaradanıma teşekkür etmek ihtiyacı doğurdu bende. </d> <d class="MsoNormal" iv="">10'lu yaşlarımda keşfettiğim ve hayatımın şarkısı dediğim şarkı geldi şimdi aklıma.. Bilenler bilir.. Şebnem Ferah "Artık kısa cümleler kuruyorum.." Yaklaşık 15 senedir dilimden düşürmediğim, tüm zorluklar sonrası söylediğim şarkı.. Son cümle şarkının en sevdiğim sözüyle olsun.. Şarkı da benden tüm insanlara doğumgünü armağanım olarak gelsin..</d> </div>
<div style="text-align: center;">
<d align="center" class="MsoNormal" iv="" style="text-align: center;">“Hayatıma giren herkese,</d> <d align="center" class="MsoNormal" iv="" style="text-align: center;">yaşanmış herşeye...</d> <d align="center" class="MsoNormal" iv="" style="text-align: center;">Teşekkürler, büyüyorum sizinle....”</d></div>
<div style="text-align: center;">
<d align="center" class="MsoNormal" iv="" style="text-align: center;"> </d> <d class="separator" iv="" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/OgpAQQySJS0/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/OgpAQQySJS0?feature=player_embedded" width="320"></IFRAME></d> <d align="center" class="MsoNormal" iv="" style="text-align: center;"> </d> </div>
</div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-24188019912468008172015-08-22T20:39:00.000+03:002015-08-23T12:10:29.169+03:00Alvababy<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Ne zamandır böyle bir yazı yazayım istiyordum. Hep diyorum ya ben zor yoldan öğrendim, hayat bari okuyanlara, arayanlara kolaylık olsun.. Bebek bezinin zararlarını <a href="http://www.zehirsizev.com/anne-cocuk/tek-kullanimlik-bebek-bezlerindeki-kimyasallar/" target="_blank">şuradan</a> okudum, değiştirmek istedim. Biraz araştırdım baktım bir arkadaş 3 marka vermiş; Charlie Banana, Fuzzybunz, Bambino Mio. Hemen yine araştırmaya başladım. Ne olduklarını, nasıl birşeye benzediklerini çözene kadar haftalar geçti inanın. O yüzden bol resimli bir yazı bekliyor sizi bilginiz olsun.<br />
Öncelikle kavramları kafamızda bir oturtalım. Yıkanabilir bebek bezi dendiğinde ne anlaşılır, nasıl parçaları vardır? Hani eskiden muşambadan 4 kanatlı bir alt olurdu, içine analarımız amerikan yahut patiskadan yapılma üç-dört kat kumaş sararlardı. Onu öyle bağlarlardı. Hıh, işte o dıştaki muşambanın adı artık cover :) Cover, yahut da (dış) bez dediğimiz kısım bu oluyor. Çeşitli şekilleri de var bunların kumaşları da. Çok araştırdım okudum. En güzeli kendir yahut yünden yapılma olanları ama Türkiye'de yok. Yünden olanı becerikli hanımlar örebilirler. İşte modeli:<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://hyenacart.com/prod_images09/vid3552_pdid41302_3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://hyenacart.com/prod_images09/vid3552_pdid41302_3.jpg" height="200" width="200" /> </a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Satın almak isteyenlere <a href="http://www.amazon.com/Disana-Organic-Merino-Wool-Cover/dp/B0052ZLL10" target="_blank">burası</a> olabilir. 25$'dan başladığını yahut o civar seyrettiğini belirtmek gerek. Neyse efendim benimki en makul şekilde her ortamda kullanacağım, bütçemi zorlamayacak seçimler olmalıydı öyle de yaptım. Aradaki patiskaya gelince onun da günümüzdeki karşılığı arabez yahut insert. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Yurtdışından araştırma yapmak isteyenler baby diaper, cover, insert kavramlarına iyi aşina olsunlar diyeyim :) </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Önce denemek amaçlı bir Charlie Banana(yazının kalan kısmında CB olarak geçecek) aldım. 60 tl'ye mal oldu bana. Neye benzediğini görmek istedim, sızdırır mı sızdırmaz mı vs. Arkadaşlar buradan söyleyeyim benim gibi 4-5 taksitte almanıza gerek yok. Bu yazıdan sonra gidin, ne aradığınızı bulun, alın siz de rahat edin bebeğiniz de rahat etsin.. Çıtçıtlı olması cırt cırttan daha avantajlı geldi çünkü 2 yaşındaki oğlum bile çıtçıt mantığını ancak sökmüştü ama cırt cırtı 6 aylıktan beri açıyordu. Gelen paketten bir cover, iki arabez çıktı. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
CB resmi</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Gayet güzeldi etiketi okuyana kadar. Şu an silindiği için okuyamıyorum ama gelen ürünün doğal vs denmesine rağmen %80-90 gibi oranlarda cover(dış kap) polyester olması, arabezlerin komple mikrofiber olması canımı çok sıktı. Vazgeçmedim, araştırdım bütçeme uygun doğallığı nasıl yakalarım diye. <a href="http://dogalmodern.blogspot.com.tr/2013/05/bebek-bezlerindeki-tehlike.html" target="_blank">Şu yazı </a>bayağı yol gösterdi sağolsun. Ebay, Amazon derken kendi sitesinden almak daha mantıklı geldi. İşte orada öğrendim Alvababy denen markayı. Yurtdışında anneler birleşip 100lü paketleri alıp maliyeti çok daha düşürüyorlar. Benim etrafımda ikna edebileceğim o delilikte insan yoktu yahut korktum :)</div>
Siteye girdim Allahım ne modeller var ne alacağım bilmiyorum. Bir arabez biliyorum resimlere bakıyorum acaba arabez de içinde geliyor mu diyorum, geleni de var gelmeyeni de derkeeeeen günlerce de sipariş için orada kaldım. Önce site ve ekip hakkındaki düşüncelerimi paylaşayım. bir fırsat olsa da yazsam diyordum. Türkiye'de bile daha böyle iyi iletişim kuran firma görmedim. Toplam dört kez sanırım sipariş geçtim. İlkinde kargo sıkınıtısı yaşadık <a href="http://sadebiranne.blogspot.com.tr/2015/04/bebek-bezi.html" target="_blank">şurada </a>anlattığım gibi. Bu vesileyle 49$ üstü alışveriş yapmanızı tavsiye edeceğim. Çünkü kargo takip linki geliyor size mail ile ve kaybolma/gecikme şansı yok en geç 12 günde geldi benim elime.İkincide insertleri unutmuşlar. Hemen mail attım anında dönüşle bizim hatamız oldu kusura bakmayın dediler. Gelen ikinci partiden de memnun olduğum için 3. partiyi de istedim farklı modeller de olsun diye. Araya kaynatırsınız o bezleri de dedim yaptılar. 4.de de swim diaper ve çabuk kuruduğu için mecburen polyester bezlerden sipariş verdim. Önce onu diyeyim de aradan çıksın. Swim diaper denen olguyu almak yerine bebeğiniz küçükse tüm vücudunu saran 50spf+ korumalı tam mayolardan almanızı tavsiye ederim. Ben siparişi verdikten bir hafta sonra siteye geldi. 2 yaşından büyük yahut tuvalet eğitimi almış çocuğunuza normal mayo almanızı tavsiye ederim. Büyük boyu almama rağmen çocuğun üzerinde pek bi eğreti durdu çünkü. Belki bizimki Afrikalılar gibi çok zayıf olduğundandır.<br />
Evet gelelim bezler ve aralarındaki farklara.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMQ4zZ2nvF8iBeNfog80gXx388-_Eb-KQW7wygzNVbipkfUs7lZ3Z31WgPLBxZ18-xHsKFx7mKvGdBg6PpdBCLeMiCi3YUSLnMT2hWfL_bBFmmau22LK_QxPkqg2lOSS0GX9TU_fLcTrQ/s1600/20150822_183435.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="217" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMQ4zZ2nvF8iBeNfog80gXx388-_Eb-KQW7wygzNVbipkfUs7lZ3Z31WgPLBxZ18-xHsKFx7mKvGdBg6PpdBCLeMiCi3YUSLnMT2hWfL_bBFmmau22LK_QxPkqg2lOSS0GX9TU_fLcTrQ/s320/20150822_183435.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: left;">
En başından alalım en üstte gördüğünüz mavi bizim CB'mız. Kurtarıcımız oldu bütün kış. Kurumayan bambuların jokeriydi hep. Elde yıkayıp kuruttuğum çok oldu.Lakin içime sinerek kullandığımı söyleyemeyeceğim.</div>
<blockquote class="tr_bq">
<div style="text-align: left;">
Olumlu özellikleri: kolay kuruması, sade güzelliği, lastiklerinin bacak boğumuna göre ayarlanabilmesi(hoş bizde hiçbir işe yaramadı), s ve m boyda iki insertle gelmesi.</div>
</blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<div style="text-align: left;">
Olumsuz özellikleri: yüksek oranda yapay kumaş içeriği, arabezin %100 mikrofiber oluşu .</div>
</blockquote>
Ortada gördüğünüz inek desenli olanın adı: AI2 4.0 Cloth Diaper With Double Gussets +1 Snap-in Insert. Yani iki parçalı, çift bariyerli 4.nesil kumaş bebek bezi. Sitede çok övmüşler firmanın en iyi ürünü demişler ondan almıştım. Bir de bambuları kurutamadığım için sürekli yağışlı ama güneş açmaz güzel memleketimde. İçeriği %100 polyester maalesef. Yani bebeğe değen her yeri yapay kumaş. Hem önden hem arkadan bez sokma-çıkartma cepleri var. Snap-in insert olayı ise bezi içten çıtçıtlıyorsunuz, kaymıyor. Çift bariyer çiş çıkışına engel teşkil ediyor. Bacakları sıkacak kadar da değil. Dış çıtçıtlar 3 er tane ile tutturuluyor yani çift sıra. Bezi açarken çok zoruma gidiyor bu kısım mesela. Hele de Tİ yaparken acele farkettiysem çocuğu hırpalamadan çıkmıyor. Onu yapmak yerine birer tane çıtçıtlıyorum. Bir de bebeğe değmemesi için polyesterin bambu kumaşı olduğu gibi altına seriyorum cebin içine sokmak yerine. Ben övüldüğü kadar memnun kalmadım. Fiyatı: 7.99$.<br />
<blockquote class="tr_bq">
Olumlu özellikleri: çabuk kuruması, deseni.</blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
Olumsuz özellikleri: %100 polyester, çift sıra çıtçıt, </blockquote>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIX0PXdrkbZ_L4UL1aSNfiQs4JInKppfBG6Pul72vtFTyIoRmJvBNGDgg_sXCNWImjs_mQmpBboacKAbc9Vx3bjk-nJIt6uyOfqNcRM7JhaURGnBlXA7Ze59voEKYY8wG_2hjnYKKYT2M/s1600/20150822_183411.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="221" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIX0PXdrkbZ_L4UL1aSNfiQs4JInKppfBG6Pul72vtFTyIoRmJvBNGDgg_sXCNWImjs_mQmpBboacKAbc9Vx3bjk-nJIt6uyOfqNcRM7JhaURGnBlXA7Ze59voEKYY8wG_2hjnYKKYT2M/s320/20150822_183411.jpg" width="320" /></a></div>
Aynı sırada iç yüzlerinin resimlerini görüyorsunuz yukarıda da. Devam ediyorum. En altta gözüken ise: "Baby colorful reuseable pocket cloth diaper" denen bezlerden. Bazıları da bu pocket clothların tiryakisiydi tabiri caizse. Bari onu da deneyeyim dedim. Polyester alacaksanız bence bu diğerinden daha iyi. Bacağını sıkabilme ihtimali olan iki sıra lastik yok. Arkadan konuluyor bez sadece. Bambu bezler de benim bu mantıkta belki de alışkanlık. İki taraftan açılmasının bana bir faydası yok üstelik aralarında şimdilik 2.5$ fark var. Bence değmez ucuz olan da çok iyi iş görür.<br />
<blockquote class="tr_bq">
Olumlu özellikleri: çabuk kuruması, desen çeşidinin çok olması, tek lastik, makul fiyat.(5.59$)</blockquote>
<br />
<blockquote class="tr_bq">
Olumsuz özellikleri: %100 polyester, çift sıra çıtçıt.</blockquote>
Şimdi sıra geldi daha sağlıklı kumaş olan bambu bezlere..(insertler charcoal bamboo blended en son değinilecektir.)<br />
Bambunun özellkili bir kumaş olduğunu bilmeyen yoktur. Ben de bunu bilerek satın aldım. 2010lardan sonraki yıllar "rayon" tabir edilen benim kendimce iplik olarak tercüme ettiğim ama anlamını tam karşılamayan bir kavramın varsa etiketlerde yazılması zorunlu hale getirilmiş. Okuduğum yeri hatırlamıyorum ama orada rayonun zaten kendisinin antibakteriyel yapıda olduğu, bambu-mikrofiber hepsinde aynı özelliği koruduğu söyleniyordu. Ben aldıktan sonra okudum bu yazıyı. Bu durumda üzerinde rayon from bamboo yazan ile halis muhlis %80 bambu arasındaki net karara da varmış oldum.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiH9x2-hr8TRQJc1xfRmwbuWL0Z3O9dEzrFLlZMCc9XdERKfDJ81V93vycbNKcK0o329ahhRobgzuBX5lh1NEJOGoN0iPJff2Sl_EUNiXY1bmM_VZMmREh5dHpgzQcuG5MjWMxQxieRoXg/s1600/20150822_183608.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="216" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiH9x2-hr8TRQJc1xfRmwbuWL0Z3O9dEzrFLlZMCc9XdERKfDJ81V93vycbNKcK0o329ahhRobgzuBX5lh1NEJOGoN0iPJff2Sl_EUNiXY1bmM_VZMmREh5dHpgzQcuG5MjWMxQxieRoXg/s320/20150822_183608.jpg" width="320" /></a></div>
Üstte mavi renkte görmüş olduğunuz rayon from bambu üretimi. Diğeri %85 bambu kalanı polyester, dış yüzü ise daha iyi bir plastik olan TPU. Bu TPU/PUL dış yüzeyde iyisi yok ikisi de plastik aslında hatta petrol türevi demek daha makul ama yapacak başka birşey yok. TPU daha kolay deforme olabiliyor yüksek sıcaklığa dayanmıyor en fazla 35C. Deforme olması doğada da daha kolay çözüneceği anlamına geliyor benim için ondan tercihim oldu.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEji16C9420QMavO-BbnRMQKjhNddtH5SrHZlGBYjzuBsak0v1U3oAIRBdtOvFNFPz1vf3QK6huPSw1BJuAwIm-STGZvycbe5KLBzG4c4m7ILStY5q4BpMCrBiAke0yiGIFP-Cc1w2z1SIg/s1600/20150823_111228.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEji16C9420QMavO-BbnRMQKjhNddtH5SrHZlGBYjzuBsak0v1U3oAIRBdtOvFNFPz1vf3QK6huPSw1BJuAwIm-STGZvycbe5KLBzG4c4m7ILStY5q4BpMCrBiAke0yiGIFP-Cc1w2z1SIg/s200/20150823_111228.jpg" width="150" /></a></div>
<br />
Sağdakinden sitede tek model var maalesef. O da dışı minky denilen süetimsi tabakayla kaplı. Sitede <a href="http://www.alvababy.com/index.php?main_page=product_info&products_id=660&cPath=82_9" target="_blank">şurada</a> bulabilirsiniz. Fiyatı 6.70$. Benim en çok içime sinene bu bez oldu kullandıklarım arasında. Sanırım 6-7 tane kadar ile başı oçekiyor yıkanabilir bezlerin arasında. Çocuğun tenine değen yerin pamuğumsu kalın dokusu, dış yüzeyin kadifemsi dokunuşu, dıştan çıtçıtların tek sıra iki tane olması beğenmeme sebep. Tİ için giderken ya da alt değiştirirken alt üst iki ayrı bir de yanlarında 3 çıtçıt çok pratik gelmiyor bana. İki çıtçıttan birini yapıyorum zaten bunda da. amaç beze bağlamak değil, tuvalet iletişimi kurmak zaten. Bakmayın iyice saldığıma.. Aklım fikrim orada ama gün içinde devam ediyoruz. Lakin burası eşyalı bir ev ve başkalaırnın eşyalarına fark etmeden birşeyler bulaşır korkusuyla her daim bezsiz değil..<br />
Neyse efendim gelelim özelliklerine:<br />
<br />
<blockquote class="tr_bq">
<blockquote class="tr_bq">
Olumlu özellikleri: kumaş birleşimi, çıtçıtlar, daha sık doku, dış yüzeyin plastiğinin kumaşla kaplı olması.</blockquote>
<br />
<blockquote class="tr_bq">
Olumsuz özellikleri:kışın Karadeniz'de üç günde kurumaz, kaloriferde 6 saatte kurur. Sık alt üst etmezseniz aşağıdaki fotolarda göreceğiniz gibi yanıklar oluşabilir :)</blockquote>
</blockquote>
Sıra geldi mavi bambuya. İlk siparişim bu iki çeşit bezdi ve bir de alıştırma külodu şu kot gibi olandan. Pek bir afilli olacağını düşünmüştüm. Fındığın ufak kaçırmaları olabiliyordu 2.5 yaşındaydı. Yalnız üst bel lastiği çok sıkı benden demesi. Kulanamadık kısaca. Short socks'tan da bahsedeyim. Ondan da aldım. Yalnız standart boy küçüğün bilekten yukarı çıkmadı neredeyse, büyüğe hiç denemedim. Çok sıkı tayt olarak giyilebilir belki ama bizimkiler dayanamaz öyle sıkıya, duruyor mecbur bir köşede. Mavi bambudan bahsediyorduk değil mi? İlk geldiklerinde eşim açık ara minky olanı tercih etmişti görüntü olarak, ben de tabii ki. Farkı şuradan siz de görebilirsiniz.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_224R2PLwNtcVLj5iLo0i1s87lEqPnSc75XCDD2sHIJaSoeT9dpZRBUUUOlUp8pMsNZaLJTB-_fegLQg9TdcsxNaS2qqSN7KqupioirJEE9zwBiVwBBEGfyl2t9NdlJ4QCzVGOm9F0ag/s1600/20150822_183532.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_224R2PLwNtcVLj5iLo0i1s87lEqPnSc75XCDD2sHIJaSoeT9dpZRBUUUOlUp8pMsNZaLJTB-_fegLQg9TdcsxNaS2qqSN7KqupioirJEE9zwBiVwBBEGfyl2t9NdlJ4QCzVGOm9F0ag/s1600/20150822_183532.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
Hala elimde bir tane var maviden. Çünkü %80 rayon from bamboo ve gerisi polyester. Dışı da diğer bezler arasında en dandirik duranı. Mayo bebek bezi bile daha iyi duruyor yanında. %100 polyesterlerdense ilk önceliğim onu kullanmak oluyor tabii yine de. Kuruması da nerdeyse diğer bambularla aynı sürede çok az farkı var. Fiyat olarak da 6.99$. Yani gerçek bambu daha uygun şu an indirimde gözüktüğü için olabilir lakin geçen sene Mart'tan beri indirim devam ediyor. Sitede aynı bambuymuş gibi gözüküyor ama değil.<br />
Şimdi de gelelim insertlere yani ara bezlere. Kullandığım üç çeşit ara bez var.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjikeBF70TeAOrf761oFW0KMAjjxLxxiBMkDw7UuxD7IdLNqZTNNfovBxQxJwmmDerC0kU2-yySfSz6sozLsJ3gTkH6SmumrriSxbKe8FK6jsAN7sbrCKTcZDEYKx5Ddfg5d1DtrSYZdaE/s1600/20150822_183315.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjikeBF70TeAOrf761oFW0KMAjjxLxxiBMkDw7UuxD7IdLNqZTNNfovBxQxJwmmDerC0kU2-yySfSz6sozLsJ3gTkH6SmumrriSxbKe8FK6jsAN7sbrCKTcZDEYKx5Ddfg5d1DtrSYZdaE/s1600/20150822_183315.jpg" /></a>Yanda gördüğüz şekilde aynı boy ve ebattalar doğal olarak aynı standart bezlere sığmaları için. Sağdaki CB hediyesi. diğerini acemilik zamanımda restoranın birinde dalıp çöpe attım :) Ortadaki sitede satılan %100 bambu bez. Sağdaki ise evdeeşimin bekarlık döneminden kalma rengi kaçmış banyo havlusunun arta kalanları. Havlunun yarısını diğer bezlere göre kestim makasla çift kat yapıp terziye götürüp overlok yaptırdım. Bende makine yok dikiş bilen, makinesi olan tanıdık da yoktu. Çareyi böyle buldum. Postada gelmeyen 8 bezin yerine yapmıştım geçici olarak. Ama en kolay kuruyan arabezlerim şimdi onlar o yüzden vazgeçilmezlerim oldular. Hem de %100 pamuk. Dokularına şuradan bakabilirisiniz.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjjvZ-I0YChQIbq8kphTTBnEOmblCEwtU8JwpdWwvgkW-uKobpHxUCO6Uxbq7iN1Q0PLJAzCnfN4v42csV5dHWdmt3hHmJBCPFiI5uRA_1ONs1mRWA00jaEyua_5q9S-ODsz6IJcyL6m0/s1600/20150822_183326.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjjvZ-I0YChQIbq8kphTTBnEOmblCEwtU8JwpdWwvgkW-uKobpHxUCO6Uxbq7iN1Q0PLJAzCnfN4v42csV5dHWdmt3hHmJBCPFiI5uRA_1ONs1mRWA00jaEyua_5q9S-ODsz6IJcyL6m0/s320/20150822_183326.jpg" width="320" /></a></div>
Sitede 3 katlı bambu dışındaki alternatifleri ömermiyorum çünkü arada mikrofiber katman içerioyr mutlaka. 4-5 katlılar hep karma. Hatta bu yüzden AIO denen herşey içinde bezlerden de uzak durdum. İçine dikili olarak geliyor. Hem tamamını her daim yıkamak zorunda kalıyorsunuz hem de çıkaramayacağınız mikrofiber var içinde. Sadece bamboo fitted diaper var aldığım tamamı 5 kat bambu dikişli bütün birşey. O da çabucak dışına veriyor, dışına ekstra bir cover koymak zorunda kalıyorsunuz.<br />
Bir de bambu charcoal denen şu an yurtdışında popüler olan bir çeşit var. Onun için bambunun yakılarak daha dayanıklı hale gelmesi sağlanıyor ve bu yüzden grimsi renkte ama kat kat fazla emici oluyormuş. <a href="http://www.ecobabysteps.com/2013/06/25/whats-the-deal-with-charcoal-bamboo/" target="_blank">Şurada </a>bahsedildiği üzere içindeki kömür tozları da cabası.<br />
Velhasıl evde kullandığımız çeşitler bunlar. Kaç tane kullanıyoruz, nasıl kullanıyoruz, zor oluyor mu, nasıl temizliyor kurutuyoruz, liner denen olgu da neymiş gibi konular da haftaya kalsın bakalım..Bizim evde koca kişisi çocuk bakım ehliyetine sahip olmadığı için acil çıkış çağrısı var bana :)<br />
<br />
<br />
<br />
<div id="stcpDiv" style="left: -1988px; position: absolute; top: -1999px;">
baby
colorful re-usable pocket cloth diapers with 1 insert - See more at:
http://www.alvababy.com/index.php?main_page=product_info&cPath=144&products_id=2116#sthash.HIuQTFK7.dpuf</div>
<br />
<div id="stcpDiv" style="left: -1988px; position: absolute; top: -1999px;">
Alva
Baby AI2 4.0 Cloth Diapers With Double Gussets+ 1 Snap-in Insert - See
more at:
http://www.alvababy.com/index.php?main_page=product_info&cPath=151&products_id=748#sthash.PDn1KLAX.dpuf</div>
<div id="stcpDiv" style="left: -1988px; position: absolute; top: -1999px;">
Alva
Baby AI2 4.0 Cloth Diapers With Double Gussets+ 1 Snap-in Insert - See
more at:
http://www.alvababy.com/index.php?main_page=product_info&cPath=151&products_id=748#sthash.PDn1KLAX.dpuf</div>
<div id="stcpDiv" style="left: -1988px; position: absolute; top: -1999px;">
Alva
Baby AI2 4.0 Cloth Diapers With Double Gussets+ 1 Snap-in Insert - See
more at:
http://www.alvababy.com/index.php?main_page=product_info&cPath=151&products_id=748#sthash.PDn1KLAX.dpuf</div>
<br />
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
</div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-27755828327379441432015-08-22T09:54:00.000+03:002015-08-22T11:33:40.472+03:00Hayaller ve Gerçekler...Aaahh ah.. Ne hayallerim vardı. Neler ekleyecektim sayfama. Neler yapacaktım, nasıl ders çalışacaktım o gün o kara uğursuz gün.. Günün suçu yok aslında da suç atmaya alışmış milletiz. Herşey Allah'tan bunu kabul etmek gerekiyor bence önce. Sevgili okur, bu yazı iç dökmek amaçlı ele alınmıştır. Herhangi bir bilgi vaad etmez. Bilgi arıyorsan buradan sonra dönebilirsin çünkü bundan sonrası bir anne iç dökmesi..<br />
Küçük oğlum, fıstığım, yeşil zeytinim Cumartesi akşamı ateşli havale geçirdi. Anlatmak istemiyorum yaşadıklarımı, tecrübenin ne berbat ama aynı zamanda ne de hayat kurtaran bir olgu olduğunu.. Bilgi içerikli anneleri uyanık, temkinli olmaya davet eden bir yazı elbette gelecek lakin şimdi erken. Benim için yani..<br />
İki gün hastanede yattık 3 gece 2 gün.. Büyük oğlum, fındığım babayla evde kaldı, işe gitti. Bol bol hastane ziyareti yaptı. Yazık yavrumu arabanın bile gidemediği sağanağın altına atlet-don çıkarttık hastaneye geldiğimizde soğuktan titriyordu gecenin üçünde. Hastane sedyesinde hastabakıcıların sefkatiyle yeniden uyumaya çalışması, çok üşüyorum demesi hiç gözümün önünden gitmeyecek. Çocuk yok yere hasta oldu bizim yüzümüzden. Evde bırakılamaz ,şöfor lazım, birinin ilkyardımı devam ettirmesi lazım mecbur kalktı yola düştü yavrum gecenin darında. Buradan ben ne ders çıkarttım biliyor musunuz? Büyüklerle yaşamak gerektiği, geniş aile olmak yahut iyi komşular edinmek gerektiği.. Normal evimde olsa yan komşuma üst komşuma, apartman görevlisine gözüm kapalı bırakırım. Daha insanlığı ölmemiş, hal hatır soran, gidiş geliş yapan insanlar hepsi. Burada tek idik sorun o oldu.<br />
Seneye dair herkesin ütopya dediğim hayallerim güçleniyor. Kendilerine neden bularak bir bitki gibi toprağa kendini sıkıca bağlayarak büyüyor. Bakalım beni gülüp geçerek karşılayan dünya mı, hayaller mi kazanacak?<br />
Sahi hiç hayallerimden bahsetmedim değil mi?<br />
Önümüzdeki sene tayin istenecek ve çıkacak. Ben isteğe bağlı ücretsiz izin hakkımı dilekçe ile isteyeceğim. Çok değil 10 ay. Sonrasında evimize geçeceğiz. Ama nasıl bir ev? "Mutlu Ev" şu an okuduğum kitabın adı, aynı onun gibi mutlu, sade, basit, yaşanılası bahçeli, şenlikli, ekolojik dengeyi bozmayan bir ev olmasını istiyorum. İçi Feng-Shuiye değil kıbleye göre düzenlensin, mimarı inşaat mühendisi, işçisi ben olayım, her taşında toprağında emeğim olsun istiyorum. Yavrularım yükselişine tanıklık etsin, sahiplensinler istiyorum. Hayvanlarımı koyacağım kümesler,ahırlar; bitkilerimi yetiştireceğim bayırlar olsun istiyorum. Çok değil. Niyetim satmak değil. Aslında elimde olsa Gaziantep'teki çocuklulara, hamilelere organik birşeyler yedirmek adına çok ekmek biçmek isterim. Belki günü birinde o da olur. Hayal değil mi bu ya? Hayalin de hayali olmaz mı :) Belik bir Ta-Tu-Ta çiftliği güneydoğu Anadolumuzdaki ilk çiftlik belki. Hayvanlarım hastalanınca kekik yesin, sineklerden lavanta ile korunalım. Gezinen tavuklarımı kesmeden önce belki böcek yemiştir iyice hazmetsin diye bir gece kapalı mekanda bekletip öyle keseyim. Yumurtaları bol gelirse arkadaşlara dağıtayım. Bulgurumu, tarhanamı damıma serip kendim kurutayım. Evimin sobasını yakayım. Böyle hayal mi olur? Sobayı sevmem yakmayı bile beceremem ama sabah bazlamaları, öğlen kumpirler, akşam yemekleri de kuzineli sobada pek datlu olur be...<br />
Hatta az daha para biriksin bahçeye yahut eve yakın boş bir yere tüm köy çocuklarının oynayacağı bir çocuk parkı yapalım. Bizimkiler ve tüm diğerleri orada oynasınlar. Adam sabahları işe işçi dolmuşuyla gitsin arabasının egsozu çevreye zarar vermesin. Köyde acil bir durum, hasta olduğunda ben acemi şoförlüğümle nasıl olsa götürürüm hastayı yerine..<br />
Okula bir gün başlarsam ya yeğenlerin yatılı kaldığı okul yahut yukarı köydeki yeni ortaokulda tanıdığım bildiğim çocuklarla olayım. Hatta ben de çocuklarım da mümkünse okula gitmeyelim. Ailece okulsuz olalım. Ne kaybderler ki? Okuma yazmayı geç mi öğrenirler? Hiç sanmam 6 yaşından itibaren tüm çocuklar ilgi duyuyor. Zaten geç öğrenecekleri vardı ise de bu okul sayesinde zorlanmamış olur daha güzel değil mi?<br />
Benim kendi hayallerimde hep evde olan bir anne var. Ama ekonomik özgürlüğü de olan bir anne. Ne var sanki sabunumu kendim yapsam kül suyundan kazanlarımda, bulgurumu ektiğim ata tohumlardan yapıp kaynatsam, pulbiberi, nanesi, kekiği kurutsam, maraş ve un tarhanası yapsam daha da elimden ne gelirse.. İnsanlara faydalı olacak şeyleri başkaları 5 e veriyorsa ben 3 e versem. Yöre halkı Aydından organik domates almak ve ezilmeyenlerle iktifa etmek zorunda kalmasa.. Çok büyük değil hayallerim. Hem kendime hem insanlara faydalı olmak amacım; hepimizin amacı. Bugün okuduğum yerde emanetçi olduğumuz yazıyordu. Evet bu dünya emanet bu canlar emanet bize. Siyaset yapmayı konuşmayı sevmiyorum. Lakin vatanımda bize emanet canların gidişinde herkes gibi benim de yüreğim dağlanıyor. Birşeyleri değiştirmek lazım. Bu, dünyaya katkı sağlayarak da olabilir; siyasi söylem yaparak da; aktivist olarak da; iyi nesil yetiştirerek de.. Ve daha birçok şekliyle.. Ben benim dışımdaki nesne/canlılara en az zarar vermeye; bunu ailemde yerleştirmeye niyet ettim. Biliyorum ki bir kişi dünyayı değiştiremez ama onun sayesinde birsürü insan umut eder çalışır çabalar ise dünya değişir. Benim görmem mühim değil, yeter ki insanlık sağolsun...<br />
Gece gece amma dolmuşum, yarın sabaha çok iş var. En önemlis de hayal kurmak.. Hayatım boyunca kurduğum bütün hayaller gerçek oldu Allahın izniyle. Bunun da gerçek olmaması için hiçbir sebep yok. Sadece bir 'Ol!' sözüne bakar. O zaman bana şimdi gülenlerle birlikte güleceğiz bu hale.Ve ben bu yazının tarihini evimizin temelini attığımız gün olarak kaydedeceğim :)<br />
Sevgiler..SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-86830955681192843412015-08-12T15:55:00.000+03:002021-02-27T19:13:40.201+03:00Tesettür Mayo 2015 <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLLYNIFRVkd8jOzTKbY0fRL7R1TeWNfawX2wZyaqNe9vxhkYHMu_4ZwtE4yWW5eeBodaauKX845PVJldoW_K_AFuqL7oCj-GA4Nruo4bFHgnQZTNkgPKfqSk12j5TPnm9APw__ZRTiBmE/s1600/ha%25C5%259Fema.jpg" imageanchor="1"><img alt="görsel alıntıdır" border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLLYNIFRVkd8jOzTKbY0fRL7R1TeWNfawX2wZyaqNe9vxhkYHMu_4ZwtE4yWW5eeBodaauKX845PVJldoW_K_AFuqL7oCj-GA4Nruo4bFHgnQZTNkgPKfqSk12j5TPnm9APw__ZRTiBmE/s320/ha%25C5%259Fema.jpg" title="" width="320" /></a></div>
Merhabalar, yine ve yeni bir yazıyla karşınızdayım. Karadeniz'in iklimi ve hava koşulları elverdiği sürece tatile devam ediyoruz. Sık sık yaşanan dalgalanmalar, suyun yükselmesi, güneşin tüm gün bir kerecik bile yüzünü göstermemesini geçtim şimdi de yağmurlara direnmeye çalışıyoruz. Giresun'da Ağustos'un 15i yaz 15 i kış geçer derlermiş :) Şimdiden girdik galiba kışa.. Neyse efenim araya taraya zorlukla bulduğum haşemacağızımdan bahsedeceğim bugün.<br />
Ararken çok zorlandım, saatler kaybettim,tavsiye bulamadım. Benden sonrakilere bir hayrım olsun dedim. Öncelikle bana göre önemli şu bilgiyi sizlerle paylaşmak isterim.<br />
<br />
<blockquote class="tr_bq">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYE4lpDWVckmOv6xARb5meLB8kMFM4lCFvh22USgsdttONAtYqcMEvCrzmQ4PpRSsuFBDIZagRyBkb4Ohl5KDAKcUzISKOnUe8t2r8k1-hdtHn0YvXRP5b-Tspostj8S8e7ppvNKWV2-4/s1600/fetva.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYE4lpDWVckmOv6xARb5meLB8kMFM4lCFvh22USgsdttONAtYqcMEvCrzmQ4PpRSsuFBDIZagRyBkb4Ohl5KDAKcUzISKOnUe8t2r8k1-hdtHn0YvXRP5b-Tspostj8S8e7ppvNKWV2-4/s1600/fetva.PNG" /> </a></div>
</blockquote>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Şimdi böyle bir girişin ardından nasıl yazacağım tavsiyemi? Madem öyle şu yazıyla kafaları bir dağıtalım <a href="http://www.sacitaslan.com/zulmun-adi-hasema-haberi-28663" target="_blank">Ayşe Arman'a </a>sevgiler gönderelim... Tamam şimdi oldu anlatayım. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Bizim burada apartmanın kendine ait bir plajı var, yanda da içinde henüz kimsenin oturmadığı apartmanın plajı. Gündüz beylerin tamamı işe gidiyor. Sabah saatleri ve akşam dönüşte onlar giriyor. O saatler eşimin deniz sefa saatleri. Ben ve çocuklarınki iki posta halinde olacaksa sabah 9-11 ve öğlen 12-15 arası birer saat olarak şekilleniyor. Sabah postasında Allahın hiçbir kulu ayakta olmazken öğlen postası misafrliğe gelen çocuklarla geçiyor. Bu yüzden vicdanen gayet müsterihim girdiğim yer ve zamanda. Bazen erkekleri görüp geri kaçtığım da oldu yalan değil, kim ne derse desin yarı çıplak bi adamla 3-5 m mesafede olamıyorum hele deniz gibi çok cazip bir ortamda. Fıtrat meselesi bu.. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Neyse efendim, yukarıda resimde görmüş olduğunuz haşemaların 38 bedeni bendenize hediye gelmişti, daha doğrusu kilo alan bir arkadaştan hediyeydi. Geçen sene 6 aylık hamile halimle bile içine giryordum gerisini siz hayal edin artık :) Sorunu şu idi, hani kolları, beli, ayakları lastikli ya bunların; havuz-deniz neye girersen gir bir galon sualmadan çıkamıyorsun. O haşemayla yüzmek, profesyonel yüzücü kabliyeti istiyor, inanılmaz enerji harcatıyor insana. Çıkınca tek tek boşaltılan sular da denize yanlışlıkla düşmüş hissi uyandırıyor bende. Belki bedeni büyük olduğundan bilemeyeceğim, her seferinde bunu yaşamak bana fazla geldi. Su yutmadan kulaç atmak, denizin dibine ağırlıktan çökmeden suyun üstüne uzanmak istedim. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Haşema bildiğiniz gibi Selpak-Peçete olayının aynısı. İlk çıkan marka olması hasebiyle böyle adlandırılıyor tesettür mayolar. Şimdi birsürü marka var ve onlar da halen devam ediyorlar. Benim acil ama çok uygun birşeye ihtiyacım olduğundan o markayı tercih etmedim, fiyatlara bakınca anlarsınız zaten ne demek istediğimi. İki markanın tasarımları hoşuma gitti; Adasea ve Odema.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Tarz olarak neyi alsam nasıl alsam diye düşündüm ama kesinlikle ayakları lastikli olmayacaktı. Mecburen tayt ayaklıları seçtim. Belki görselinden fark edemediğim modeller de olmuştur. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Beğendiğim modeller:</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://dalida.com.tr/Uploads/UrunResimleri/B_95751579-22032014125359.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://dalida.com.tr/Uploads/UrunResimleri/B_95751579-22032014125359.jpg" height="320" width="225" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Adasea 314</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://www.mark-ha.com/content/images/thumbs/0043660_odema-2113-deniz-tesettur-mayo.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://www.mark-ha.com/content/images/thumbs/0043660_odema-2113-deniz-tesettur-mayo.jpeg" height="320" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Odema 2113</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://www.mark-ha.com/content/images/thumbs/0043678_odema-2110-hurrem-tesettur-mayo_360.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://www.mark-ha.com/content/images/thumbs/0043678_odema-2110-hurrem-tesettur-mayo_360.jpeg" height="320" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Odema Hürrem</td></tr>
</tbody></table>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://www.mark-ha.com/content/images/thumbs/0043328_adasea-1035-tesettur-mayo.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://www.mark-ha.com/content/images/thumbs/0043328_adasea-1035-tesettur-mayo.jpeg" height="320" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Adasea 1035</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://www.tiklaalbeni.com/Uploads/UrunResimleri/1ee09b60-2cef-4418-a0d4-72aa57c19591.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://www.tiklaalbeni.com/Uploads/UrunResimleri/1ee09b60-2cef-4418-a0d4-72aa57c19591.jpg" height="320" width="219" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Adasea 2022</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Bunlar arasından fiyat olarak en uygununu bulmaya çalıştım ve kalan renkler açısından kendimce en uygununu. Öyle şatafatlı şeylerde yoktu hiç gözüm olmaz da. Tesettür mayoda üstelik teni göstermemesi için koyu renk tavsiye ediliyordu. En son jileli ve jilesi de diz kapağında olan modellerden birinde karar verdim. Zaten boy dezavantajından mankende dizde duran bende baldır olacaktı, iyiki de öyle yapmışım. Fermuar dizde bitiyor. İki parça halinde salınan sağlı sollu kumaş ise baldırda. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Tercihim renk ve modeliyle en son resimdeki ve üstünde yazan site oldu. Tıklaalbeni'den memnun kaldım. En uygun fiyat veren ve bedeni elinde bulunduran oydu. 115 tl kargo dahil aldım ve üstündeki etikette dahi 136,90 yazıyordu geldiğinde. Sipariş verir vermez gelen mail, kargo yola çıkınca ,tesliminde gelen mail ilk defa alışveriş yaptığım bu siteye dair bende olumlu izlenim bıraktı. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Gelelim bu modeldeki artı ve eksilere.. İstediğim tarzda sade yapışmayan bir kumaş, kaliteli olduğunu düşündüğüm bir firma, uzunluğu ve kesimi benim için ideal. İçinden alt tayt, ust uzun kol body, dış jile, bone ve eşarp çıkıyor. İç mayo da konmalıydı bence yahut ona göre ek parçalar konabilirdi ürünlere. Yalnız bone ve eşarp noktasında sıkıntı yaşadığımı söylemeliyim. Tipik jarse kumaş suya girince açılıyor. Benim kafa çapımla alakalı da olabilir bu durum malum en-boy meselesi. Sık sık kontrol etmek ihtiyacında hissediyorum kendimi. Hatta bu yüzden boğazlı hürrem modelini mi alsaydım bile dedim. Onun da kol yapıısndan emin olamamıştım. Onun dışında yıllardır geri geri yüzememe uhdesine son verdim :) Her türlü yüzüyorum stil denemeleri yapıyorum kendimce. Gayet eğlenceli geçiyor. Hatta Fındığım(3 yaş) jilenin omuz kısmından tutunup bana yunus/deniz kaplumbağası muamelesi yapıp sırtımda yüzüyor :) </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Benim gibi arayanlara tavsiye ederim. Ben de bu yazıyı okuyanlardan sakin böyle evinin önünde kendine ait plajı olan yerleri yazmalarını rica ediyorum. Kadınların bile avret yerine dikkat etmediği günümüzde butik otel yahut muhfazakar oteller de tatil ihtiyacına çözüm değil.. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Dönelim en başa.. Ayşe Arman'a bazı noktalarla katılmakla beraber, Cennet'te bizim erkeklerden daha fazla bu zevklere ereceğimizi umut ve niyaz ediyorum. Ben Rabbim için birşeylerden sakınıyor, istediğim zevklerimden birinden vazgeçiyorsam O(celle celaluhu) da muhakkak beni görüyor, kalbimi biliyor. Şu hadisi kutsi geldi aklıma vakit de seher vakti olunca:</div>
<blockquote class="tr_bq">
<blockquote class="tr_bq">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="color: #414469;"><span style="font-color: #000000; font-family: Arial; font-size: 8pt;"><span style="font-size: 12pt;">Bir
genç benim korkumdan harama bakmaktan gözünü çevirirse onun kalbine
öyle bir iman veririm ki onun zevkini başka hiçbirşeyde bulamaz.</span></span></span></div>
</blockquote>
</blockquote>
Sırf harama bakmak değil haram ortamdan da mümkün olduğunca kaçınmaya çalışmak belki yaptığımız. İyi mümin/müslüman olduğumu iddia edemem lakin müslümanların da helal dairesi içinde dünya zevkini tatmaları gerektiğine inanıyorum. Beş senede bir geldi bize bu fırsat mesela. Fazla uzatıp maksadımı aşmayayım, herkese selamlar, sevgiler...<br />
(ilk görsel alıntıdır.) <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<br />SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-71856487289040803862015-08-10T10:37:00.002+03:002015-08-22T11:33:40.489+03:00Çocuklarla güneş, D vitamini ve güneşlenme saatiBu yaz uzuuun bir tatile çıktık, aslında iş gezisi ama bize öyle geliyor. Çoluk çocuk hep beraber deniz kenarında kendine ait kumsalı olan eşyalı bir apartman diresinde idare edeceğiz birkaç ay. Bizimkilerin malum boy pos yok. Bol bol D vitamini desteği dediler atladık geldik :)<br />
Öncelikle denize girerken nelere dikkat edilmeli, nasıl yapılmalı ve biz nasıl yapıyoruzdan bahsedeyim. Bence işin en önmli kısmı burada yatıyor. Öncelikle bulunduğunuz ilin enlem ve boylamına göre güneşlenme saatini bulmanızı tavsiye ederim. Bunu <a href="http://woto.com/guneslenme-takvimi" target="_blank">şuradan</a> yapabilirsiniz. Ben de bulunduğum yer için yapılışını anlatacağım.<br />
Yaptığım adımlardan biri enlem ve boylam tespitiydi <a href="http://www.turkeyforum.com/satforum/archive/index.php/t-308449.html" target="_blank">şuradan</a>. Giresun 40.55N 38.30E koordinatlarına sahipti. Sonra <a href="http://aa.usno.navy.mil/data/docs/AltAz.php" target="_blank"><span>USNO - Sun or Moon Altitude/Azimuth Table</span></a> linkine girdim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiD5sjrFrSXICZIKVhmPussm4HbNya__LogFM1_SWqFwITD6QvkgdEGH4UjIXaazWAJipqM3q9Wgvt0FTqFHkILveQCh_JYvM6IskIcggSkkdD7EG05d6445m0okVNZqIRiH_-VmRN1Olw/s1600/gunes.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="353" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiD5sjrFrSXICZIKVhmPussm4HbNya__LogFM1_SWqFwITD6QvkgdEGH4UjIXaazWAJipqM3q9Wgvt0FTqFHkILveQCh_JYvM6IskIcggSkkdD7EG05d6445m0okVNZqIRiH_-VmRN1Olw/s400/gunes.PNG" width="400" /></a></div>
Şekilde görüldüğü gibi enlem boylam yaz saati bilgisini doldurdum. 5 dk lık aralıklarla listelemesini istedim. Veee sonuç:<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<img alt="" src="data:image/png;base64,iVBORw0KGgoAAAANSUhEUgAAAO0AAAC3CAIAAABxOk5JAAAKo0lEQVR4nO2d0YHiOgxFqSsFpR6qoRmK8X4AiZNItmSMx7p7z9d7wePB8iUEckZ7S4TE5/bXT4CQDjDHBAHmmCDAHBMEmGOCAHNMEKjk+LHebrfbcn8aj8s878ttY32IjxwOh+JVi+Ma9nUtd8sc2XBbSSdDzoOy7/lR05L1/GyUcvy8L7f1kR7r6Tdpx0sTib/9sW7b/FhDJvl5X66Vfax7fJ/3pVqlx7rt5WMN+IpW86Dse37UUh81PxmG6wotr/Lx1yvz+GuV53GYwPBcp+N5X2qnW9M+HceHK8Mbc45zTMudKMfS+8I5x7a34Il4rMu6KlcEn6sN36Iea7gibIg5Ll8PGF+1X15XqM+vfLw22/ZMouf4Vd73GpTnn10zmKaLejJOtTxIF44tbz7KBejwHGennMNTCviG+rwv+elWuYIwnWKf9yXsZ7wPlTwIdWjacrmeI64r7su+Re/PBJ//WT/Hg37Oy1az1zdf4uWDm1Cf/HNhYC55UPd9OyRsuSc/GaUc718oHS/1tOPa80j5Vy3HDduPR0xxSvK3bnmFzgG91Od5+hoqXiUKedD2PRU+/Hvys8H7IAQB5pggwBwTBJhjggBzTBBgjgkCzDFBgDkmCDT6x15fVvOM6R/rc0Si5KNLa3Plx+Irt/jHbl9W84zpH2+T7He349Wh4KNr9XHlx+Irf+FXfOY9Pg/RH5A9Y/rH25hMOfH5yhMhepuG+ri2XRv+ZY6v8pEhx/s5OLa32c8/LvgYcbjmpFSf/Wccv0JP/Rc5NvuyqDnu5h8/VkkBjIb492+F+vh968LJuzHHLl9W84zpH+8jnuL/hELMsVKfNt+6EJGWHBd9WfnvmmTPmP5xSun0EgbKcVLq487Pi+KZzu8fV3zZmj96fIT+8Xl8wEIYfPRsYU35SbU3bN4HIQgwxwQB5pggwBwTBJhjggBzTBBgjgkCzDFBYJB/rM2D6h/vD9jW5fWVZ8PrH3t962q/7RH+seqngvrHL+7Lbb2bpBGvrzwbXv/Y61tb+m2P8I+1eYD94/dL3b+oiDl+Y/aPG33rX+bY5B9r80T3NjW/dj/fOHLc1i95Jhz+cZNv/asce/1RuBxrfu3Jm3GdXx39kmfD7h+3+da/yHGLPypdZ4P7x22NqqO9nt+Y/eNG37p7jhv9Uen6CdI/3hFyLPf31X3lOJj946Jv7clPxgj/2NQfN+jmVb51u15X1PzjgCdjn398/gmxFNb8bPA+CEGAOSYIMMcEAeaYIMAcEwSYY4IAc0wQYI4JAoP8Y208/WPDPAEQc1LoW9ziWxfrM8I/VsfTPzbMMz9aTrS+xQ2+dbU+A/3jy3j6x9V5IlHMiVYIU44N9RnoH1/GR/c2u/nH9T7BESjkRPWlbNcVhvoM9I8v46PnuJd/bOmjHAA9x4WXs8W3ttRnkH8sjqd/bJ0nBHqOi1Wo+9aW+ozwj9Xx9I+N84Sg8L59aRbs6g+dDPX5vX9cHE//uDrP/JT9YOk9ydsfOlXrw/sgBAHmmCDAHBMEmGOCAHNMEGCOCQLMMUGAOSYIDPKPNd+U/nEqerpR8PrH3rs+1bwN8o9l35T+8Xuk7OlGwesfn/a9ul5L3v7AP858avrHZwJW4YPZPz5WxeeTaBUd5h8Lvml0b7Obf7wR8cW8YfePs/OxU/5VQz/QP35PdlPPx9Fy3L3/cegYu/zj/PNSl7/9Gtj/OJvu81/0jw/EK0HOz/zjZMjbCP9Y9U3pH1cGh8LsHx9/yNZ3+Ju/z+vV/7jgm9I/3ogbY7d/XGh/7PTXN3gfhCDAHBMEmGOCAHNMEGCOCQLMMUGAOSYIMMcEgUH+8T7Z8Vts+seGeQKg5aS4Jkd9qrUZ4R+/EHxc+seGeeZHy8nzcNf+vDx7fcrzvBjkH4s+Lv3j6jyRkHKcqTQHi8pVn8I8GyP8Y83Hje5tsv/xASEnslfj97Pr//72CP9Y83Gj55j9jw9cc/JYJbXR72cr8+SM9Y/P52P6x7Z5QiB8jsoOiGdDW33q84zxj3dOz5v+sXGeEBSvj805lq9LK/OM8o8Ps+XPg/5xdZ750f3jumhsq09pnhe8D0IQYI4JAswxQYA5JggwxwQB5pggwBwTBJhjgsAQ//hw6+SiEAX99n+jl3/sHj8RXv+4ad9L9RniH2u30ekffzF+HrScnPb3y77X5foM8Y+VHNM/bh4/I2W/4tCf0r3v1foM6X+sXFdE9zZ7+cft/ZKnong+zt+4vPtuqc/o/sf5G0n0HPfyj5v7Jc+F6ve+V7Vl0Lvvlvqw/3E73fsfRyzCTvH6s8++9z0fN/Q/3mbI/2aQ/rFhfByKOT5lV9/3xvoM8o/3n2H/Y2W1yvgAqP6xrg3r+95YH94HIQgwxwQB5pggwBwTBJhjggBzTBBgjgkCzDFBoNE/zu+bW36N5pui+sfe+gTuwpJS8vrHuo9enr8wvNE/zj0mS5852TcF9Y+/rE+4+3lu/9h5+31Q/+PqfVfNNwX2j49D6v02RU83GGb/uCHHv+t//DnTG/xjzdOL7m1q/vH7Mft1heLpBsPsH/uvK37a/3h/qlW/FjPHlr7FxusE0dMNhtk/Pv1UPcm/6398erg2geyb4vvHKfmvE3CuK64Pe44rE3fsf5wrxJc/NJX/rkn2TUH9Y3d9jg9HrENKDv9Y9dHfA8/1+U3/49Mjlr/P031TUP/YWZ96e9+p+co/NuWH/Y/J/wFzTBBgjgkCzDFBgDkmCDDHBAHmmCDAHBMEBvnH9XkCfv//pod/7B0/G1o/bG1/tTxoVMeP8I+NfmrEJHfxj92+8mSo/bCV/VXzoGAZP8I/1uahf/z9+NnIt7Gyv+YcW8aP8I+1eaJ7m93845bxc3KQ1yr7O0eOtwfNVzlwOe7oHzePn4jLNVakHDt8Wek6m/7x1+OnQOyHXdnfP89xo197fR70j+vjA6D2wy7vb+l61ZafjBH+sT4P/ePq+Okp9sMW97eQB29+NngfhCDAHBMEmGOCAHNMEGCOCQLMMUGAOSYIMMcEgUH+sddPjYR0J0Rbr3eeKLTsr2e9U/jHXj81EJp/LK/XOU8UGvbXtd7J/OPPeKufOj82/7i+rICun4Zpf9vWO4t//JlLnjjiXpb8422Eqf9xbZ4o2Pa3bb2z+MdeP3V6Kv6x+b3T4jEHwLy/jeudwT9u8VOnp+Afi+ttmCcKrv1tXO+f+8eNfmoERP9YXe/nQbGv7nWeKDTsr77eaf1jv58aisu3R8X16vsU9lu3xv3V1kv/mPzHMMcEAeaYIMAcEwSYY4IAc0wQYI4JAswxQWCQf6yNR/WPXf19TzcS4t2V1v3jXn2vq3eJBvnH8nhQ/9jb3zc3SyL2jdX84259r4/ju/370jkN/vGy33OH9o+9ffhSSsdMR0TYxq/7Xh+HyP7JMP9YGB/d26x4tA05jvhiPiCF7Pt+wdn5WJNhB/rHl/HRc1zxaP05jh1jLWI9+l7nn6/EIg3sf3wZD+wfp9SS43gl+FDyrTv3ve53XdGtvy+of5z2A57+vgFfyS+KvrVUh9K+Vz5faTkZ0f+4MB7QP674suo+RY2x7h839b2W6pNP1PC9GyFRYI4JAswxQYA5JggwxwQB5pggwBwTBJhjgsA/IcCw/RGVn4AAAAAASUVORK5CYII=" /><br />
En yüksek değerler bu tabloda. Bu tabloya göre benim çocukları denize götürmem için en mantıklı aralık 11.50-13.10 saatleri arası oluyor. Zaten biri 11 ay diğeri 3 yaş olduğu düşünülürse denizde de karada da fazla kalmamız mümkün değil :) bu arada söylemeden geçmeyeyim her mevsim her gün değişiyor bu süreler. Kışın da girip bakmak lazım.<br />
Saat 12'de çıkmak üzere hazırlıklara başlıyoruz. 12'de plaja iniyoruz herkesin sadece mayosu üstünde bir 5 dakika kumlarla oynuyorlar asıl dönüşte oynayacaklar çünkü. Sonra deniz.. Büyüğün yüzme kollukları var kendi takılıyor yahut sırtıma biniyor birlikte yüzüyoruz.. Küçük de bazen sahilde uyuyor az denize girdikten sonra lakin çoğunlukla bizimle takılıyor. Eliyle cıp cıp yapıyor evde temizlik kovasına yaptığı gibi :) O da keyifli çok şükür ilk 3-4 gün alışamadı o kadar. Geceleri de rüyasında herhalde dalgalardan korkup hep bağırdı. O korku geçince gece bağırmalar da geçti şükür. Neyse gelelim en önemli meseleye..<br />
Denizden çıktıktan sonra ki 15-20 dk sürüyor bizde bu fasıl her kolumda bir çocuk olunca. Plaj duşuyla bir yıkanıp açık havaya kurumaya bırakıyorum bizimkileri.. 15-20 dakika hem kuruyor hem güneşleniyorlar. Sonrasında da cilde zeytinyağı sürüyordum <a href="https://www.facebook.com/dogalsaglikklinigi" target="_blank">doktorumuzun</a> tavisiyesiyle. Sonra emin olamadım ve arayışa geçtim, o sıra uzun zamandır aklımda olan Nerolinn markasına baktım. Başlı başına bir yazı konusu kendisi zaten. Oradan aldığım güneş kremi ve yağıyla devam ediyoruz artık rutinimize.<br />
Onlar sıkılana yahut küçüğün uykusu bastırana kadar artık kum ve güneş ile birlikteyiz. Bol bol deniz kabuğu buluyor, denize taş atıyoruz. Bazen kumlarla şekil yapıyor, yemekler pişiriyoruz. Sıkıldıklarında eve geliyor son kumları da banyomuzda sadece duşla atıyoruz. Mümkünse sadece duş çünkü D vitamininin 48 saat boyunca emildiğini gösteren çalışmalar mevcut. Aksi de olabilir ama en kötü ihtimali düşünerek 3 günde bir şampuan ve sabun kullanıyoruz. Ne pis bir aileyiz di mi :)<br />
Çok huylanırsam karbonat ve sirke ile yıkıyorum şahsı muhteremlerin saçını. zaten saçları kestirmiştik o yüzden bizde sıkıntı olmadı. Bugünlerde Karadeniz biraz bulutlu, istesek de tam güneşlenemiyoruz. Bazen dışarı çıkıyoruz biz de kısa mesafe yürüyüşlere. İşte böyle üç ay sürecek tatilin bir ayı bu hafta bitiyor.. Zaman demiştik değil mi zaman, ne kadar da çabuk geçiyor?<br />
<br />
<br />SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-6279779629763702812015-08-04T11:17:00.003+03:002015-08-22T11:35:59.124+03:00Sade Bir Anne taşınırsa??Tüm evi alıp gitmekten bahsetmiyorum.. Yaz için tatile çıkmak aslında eşyalı bir eve 3 ay süresince konuk ev sahibi olmak..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL_QRs9TuiuKebyHJqRGTzyZWTjemOGDp2Cm2XKKwD61YeA0vmh8sz2r6IAuzdL5TtTuPr6vN1gjOtYLi2blZleLhvB0OmqfGrYqRXC5lrLs6Mu2B5-3LY80B284JRCF1XBQGoN72cf5E/s1600/ev.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL_QRs9TuiuKebyHJqRGTzyZWTjemOGDp2Cm2XKKwD61YeA0vmh8sz2r6IAuzdL5TtTuPr6vN1gjOtYLi2blZleLhvB0OmqfGrYqRXC5lrLs6Mu2B5-3LY80B284JRCF1XBQGoN72cf5E/s320/ev.jpg" width="320" /></a></div>
Üç ay iki çocuklu toplam 4 kişilik bir aile için oldukça uzun ve ihtiyaç arttıran bir süre. Bu yüzden önceliğim kafamdaki ihtiyaç gördüğüm şeyleri azaltmak oldu.. Belki herkes yapıyordur ama ben yeni yeni yapıyorum. Öncelikle lazım olacağını düşündüğüm kıyafetleri hazırlıyorum valizin içine koyuyorum. O gün yatıyorum, ertesi gün kalkıp bu bana hala lazım mı diye sorarak yeni bir valize yerleştiriyorum. Bu sayede 3 aylığına çıktığımız bu yolculukta eşim ve bana bir valiz, oğlanlara bir valiz hazırladım ve yetti. Sonuçta çamaşır makinesi mevcut bir yere gidiyoruz üstelik bu valizin içinde nevresim ve havlu takımları, mayolar falan da dahil :)Sonra iş geldi oyuncaklara, oyun hamuru kalıpları ve ev yapımı oyun hamurunu almakla başladım. Bir yazı tahtası, iki küçük araba, bir tane ahşap yapboz, 3 tane kitap büyüğün oyuncakları oldu. Küçüğe de çok sevdiği kule ve kitaplardan oluşan hayvan setini aldım. zaten daha çok derdi benimle ve abinin oyuncaklarını karıştımakla.. Fazla eşyanın da gereği yok oyuncağın da..<br />
En son geldik gıda ve temizlik malzemelerine... Asıl iş burada koptu çünkü asıl lüzumlular bunlardı. alıp götürdüklerimi sayıyorum, bundan sonr aher seyahatim için vazgeçilmezler listem olarak ilelebet baki kalacaklar : yemek(y), temizlik(t) ile belirtildi.<br />
-limontuzu(t)<br />
-karbonat(y,t)<br />
-kaya tuzu(y,t)<br />
-ev yapımı elma sirkesi(y,t)<br />
-kaya şekeri(y)<br />
-pekmez,keçiboynuzu özütü(y)<br />
-balık yağı(y)<br />
-abimin nohutu(y)<br />
-organik fasulye, mercimek, tarhana(y)<br />
-arap sabunu(t)<br />
-z.yağlı defne sabunu(t)<br />
-kabak lifi(t)<br />
-ev yapımı bulgur ince ve pilavlık(y)<br />
-ev yapımı eltimin biber salçası, organik domates salçası(y)<br />
-ev yapımı İzmirli dostlarımızdan hediye zeytin(y)<br />
-hatırlı Yeşilyalı lokantamızdan peynir(y)<br />
-bahçemizin kuru kayısısı(y)<br />
-kuru incir, üzüm, dut, hurma(y)<br />
-görümcemin koyun peyniri, sarımsağı(y)<br />
-çörekotu yağı,<br />
-eltilerimden ev yapımı pulbiber, tereyağı, kuru nane,<br />
-iki köy işbirliğiyle getirilen yaklaşık 60 köy yumurtası,<br />
-zeytinyağı,<br />
-az beyaz un, çokça tam buğday ve çavdar ikişer kg kadar,<br />
- etimatik deterjan(t),<br />
-boraks(t),<br />
-katı meyve presi,<br />
-blender seti,<br />
-kumaş bezler ve disposable tabir edilen kağıt ara bezler,<br />
-kumaş mayolar,<br />
-mayalık yoğurt,<br />
<br />
Daha liste devam edebilir etti sayılır çünkü evde olmayan yahut kalmamış olan şeyler internetten sipariş edildi. Bunlar Raen şampuan, Urtekram kokusuz bebek şampuanı, Şenköylüler Külsulu Defne Sabun, Nerolinn Güneş yağı ve kremi, eşimin başkasının evi deyip titizlenmesi ille deterjan isteği üzerine Mom's Green deneme seti. aslında listeye bakınca bile çok uzun ama şöyle düşünmek lazım ben burada hiç market alışverişine çıkmadım çıkmayı düşünmüyorum çünkü ihtiyacım yok.<br />
İhtiyaçlarım pazardan alınacak meyve-sebze oldu şükür. Pazar yeri öğrenene kadar marketin manav reyonundan idare ettik tabii mecburen.. Ama o kadar kısıtlı ve kötü ürünle muhatap olduk ki çoğu gün meyveyle yahut tek çeşitle geçirdik. Sonra bu pazar arayışları organik bir tarım çiftliği bulmayla sonuçlandı. Hatta üreticisine ulaşıp merkezde satıp satmadıklarını sordum. Tarım kredi bünyesinde bir dükkanın mevcudiyetinden ve sadece çarşamba açık olduğundan bahsetti lakin kime sorduysam bulamadım yerini. Aradığım beyefendi de ısrarlı telefonlarımı açmayıp üstüne dönüş yapmayınca bizde soluğu pazarda aldık. Üzüldüm tabii organiği dururken neden ilaçlı yiyelim ki? Organik derken ilaçlıdan bahsetmiyorum haşere kovmak için bile doğal yöntem kullanan buğday derneğine bağlı çiftlik bunlar... Ata tohum kullanılıyor üstelik.. Neyse demek ki çok istemişim bir hafta geçti neredeyse hala anlattığıma göre :)<br />
En son olarak da süt meselesine değineyim.. Zaten sütlü tatlı çoğunlukla dondurma harici süt tüketimi yok bizim evde. Kefire de eşimden kota geldikten sonra tüm tüketim yoğurt ve ayran halini aldı. Sütçü olarak bu ilden yakında taşınan bir arkadaşımın sütçüsünü devraldım, güvenilir bir insan. Bazen bu kadar çıktı hayvandan kusura bakmayın diyor. Kibar da bir bey sağolsun yanında para üstü yoksa parayı ne yaparsanız yapın almıyor. İnsanlara güvenen insana, insan da doğal olarak güveniyor. Velhasıl taşındık mı taşındık bana göre tatil değil bu iki valiz 4 koliyle çıkılan yolculuk.. Selamlar, sevgiler herkese...<br />
<br />SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-3491155104657242912015-08-03T20:42:00.000+03:002015-08-22T19:00:08.289+03:00Nerolinn ve bir güzel insan..<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
Geçen hafta Çarşamba çok güzel bir gündü. Yine sabah namazından sonra yatmamış Kur'an okuduktan sonra <a href="http://blogcuanne.com/" target="_blank">Blogcu Anne</a> Elif'in mailini görmüştüm. Peşinden internet işlerimi yapmaya başladım. Önce Mom's Green siparişi verdim, eşimin ısrarla ve ısrarla çamaşır suyu talebi üzerine. Sonra Şenköylüler kül suyu defne sabunu. Peşinden sade pazar çeşitli ihtiyaçlar. Ve en son sıra geldi haşema ve güneş kremine. Markam belliydi: Nerolinn. Doğal anne Başak hanımdan çokça okumuştum zira kendisini. Yalnız şöyle bir algım vardı. İstanbul'da genelde blogger yahut zengin kesimle çalışan, ederinden çok fiyat isteyen tipik bir doğal/organik marka.. Yine de sipariş geçtim. Tam sipariş ve ödeme bitti ki sayfada antibiyotik damla denen yağ karışımını görmediğimi farkettim üzüldüm. Facebook'tan sorup telefonla sipariş alındığını öğrenince "Dur" dedim, "Telefon açayım ekleyiversinler siparişe kargoya çıkmadan bedeli nasılsa öderim". Saat daha 9 sularıydı. Sitede verilen numarayı aradım. Çok tatlı bir hanım açtı telefonu baktım siparişin vesaire üstüne ek bilgi veriyor çok bilgili anlatıyor. Hemen sordum:<br />
-Siz Emine hanım mısınız?<br />
-Evet.<br />
-Aaa. Nasıl yani? Bu saatte asistanla görüşeceğimi düşünmüştüm.<br />
-Evet asistanlarım var ama her işle kendim ilgilenmeyi daha çok seviyorum. Bizzat ilgilenirim.<br />
<br />
Şaşırdım tabiii.. Sonrasında sorular, muhabbetler, yine sorular.. Eş durumundan hemşehri olduğumuzu öğrendim mesela. Üniversiteyi İnönü'de, memleketimde okuduğunu.. Ailelerimizin yakın oturduğunu.. Birsürü şey önerdi bana birçoğu zaten yaptığım şeylerdi ufak detayları konuştuk. Güneş yağı alarak başladığım sepeti, güneş kremi, gül suyu, antibiyotik damla ile doldurdum. Emine hanımdan da Nerolinn sabun hediye geldi, teşekkürü bir borç biliriz :)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNHG3FcvcBfZeXq0gZ7wRrxWWkx8AoJtjslsou3_rlaSXqAUmt037aOvMxLWQnSC1E1ahVBhxdFcEdhG8T-hFHANl89ilGHX72gncrmNFW0Z6tUnihghiOrpuFP1BSaJLlSoSU_S0jKc4/s1600/20150730_125816.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNHG3FcvcBfZeXq0gZ7wRrxWWkx8AoJtjslsou3_rlaSXqAUmt037aOvMxLWQnSC1E1ahVBhxdFcEdhG8T-hFHANl89ilGHX72gncrmNFW0Z6tUnihghiOrpuFP1BSaJLlSoSU_S0jKc4/s320/20150730_125816.jpg" width="274" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
Üstüne üstlük birsürü ufak meblağı atladı, yeni kargo ücreti olmaması için ek havale yaptım yeni sipariş geçmedim mesela.. Whatsapp'tan çocukların fotosunu istedi. Bildiğiniz bir abla gibi konuştu yani benimle :)<br />
Ertesi gün öğleden sonra kargo geldi. Çok şaşırdım. <br />
Tatlı insanların hali bir başka oluyor. Emine hanım ve samimiyetine şu sözlerinden sonra daha çok inandım ve güvendim.<br />
<blockquote class="tr_bq">
<span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;">Benim de çocuklarım var. Ben size bir kötülük yaparsam muhakkak Allah bir şekilde bana karşılığını verir. Çocuklarımdan da görebilirim bu karşılığı. Kimsenin hakkının bana geçmesini istemem, benim hakkım geçsin yeter ki kimseninki bende kalmasın.</span></blockquote>
Böyle düşünen bir insan ürünlerine birşey katmış olabilir mi? Dürüst, samimi, sevecen tavrına, başkalarına eleştiri yaparken bile onu öncelikle korumasına, daha birsürü şeyine hayran oldum Emine Hanım'ın.. Markası da kendi de gerçekten övgüyü hak ediyor. Kutu ve ambalajdan da bahsetmeliyim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDDxPAdcVwP152vQrHBCJhCnU6FbbGxsY0qLT-O8CKtf7iEf-AUYMDiBw2taG1vjXQsH5ZsXOJvuV1kHRTQHuiJ8nLwxlwXirSDO7ddblqTtzlpV2ui5bDlVetIKJ5OB7u-DGy0MvTO24/s1600/20150730_125716.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDDxPAdcVwP152vQrHBCJhCnU6FbbGxsY0qLT-O8CKtf7iEf-AUYMDiBw2taG1vjXQsH5ZsXOJvuV1kHRTQHuiJ8nLwxlwXirSDO7ddblqTtzlpV2ui5bDlVetIKJ5OB7u-DGy0MvTO24/s320/20150730_125716.jpg" width="317" /></a></div>
Yukarıda gördüğünüz gül yapraklarıyla bezeli kutuda geldi ürünler.. O nasıl bir koku anlatamam.. Evin içinde kağıdı açık bıraktım. Tam 3 gün güller gibi koktu evimiz.. Ürünlerin resimleri de buradaki gibi.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEht9uElpf0IBTaW3XZLix6GoMkn0Vactpd3GN2BKTbANAhaOvIHWiysXeKb6fAt_O0wB3lQQYJAQC3GD53C5Tcl2sMs8LqyE-mE6XD9CyxjI5dzGQnfkcZmLwvptqEq151OCoM2KgzfJU4/s1600/20150730_130058.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEht9uElpf0IBTaW3XZLix6GoMkn0Vactpd3GN2BKTbANAhaOvIHWiysXeKb6fAt_O0wB3lQQYJAQC3GD53C5Tcl2sMs8LqyE-mE6XD9CyxjI5dzGQnfkcZmLwvptqEq151OCoM2KgzfJU4/s320/20150730_130058.jpg" width="235" /></a></div>
<br />
Güneş yağı, güneş kremini kullanıyoruz. Krem de bir sıkıntı çıktı pompanın iç bağlantısı yok ama olsun onun da hal çaresine bakıyoruz. Gül suyunu tavsiye üzerine aldım, iyi ki de almışım. Küçüğün teşhis edilemeyen allerjimsi kızarıklıkları onunla silinince geçiyor. Eşimin terleme yüzünden olan isilikleri de öyle. Cildime de konjac sünger sonrası sürüyorum şimdilik yüzümde bir sıkıntı yok, ikisinden de memnunum.<br />
Sabunu henüz denemedik. Antibiyotik damla her banyo sonrası olmasa da haftada bir damlatmaya niyetliyim. Yalnız siz benim gibi acemi olmayın. Buruna direkt damlatılmıyor. Çocuk çok bağırıyor :)<br />
Her banyo sonrası oğlum damlasını istiyor. Mis gibi de kokuyorlar. Çörekotu yağı da var ya içimde içim rahat. Onu damlatmamı istemiyordu o zahmetten kurtuldum.<br />
Velhasıl, güzel gündü, güzel insanlardan birini daha kalbime ekledim. Yoluma öyle devam ediyorum.. Teşekkürler Emine Hanım, teşekkürler Nerolinn...</div>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com0Giresun, Giresun Merkez/Giresun, Türkiye40.917532000000008 38.39265299999999640.821522500000007 38.2312915 41.013541500000009 38.554014499999994tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-16990224357614460662015-06-25T03:22:00.001+03:002015-08-22T11:33:40.468+03:00Bir doğumgünü hikayesiSevgili Oğlum,<br />
Ben bu yazıyı yazarken sen 3 yaşını bitirmiş olacaksın. Dünya hayatında 3 koca yılı doldurmuş, bir kere ölümün eşiğinden dönülmüş 3 koca yıl. Neler hissettin, neler hissettirdin anlatamam yetmez de sayfalar dilim de dönmez. Günün birinde bir canparen olursa ancak belki anlarsın. O da baba olacağın için belki anlarsın. Burada senin doğum hikayene de yer vermek istiyorum. Doğumdan sonra 5.gün apar topar evime koşup iki emzirme arası yazdığım hikayeyi.. Olanca haliyle düzeltmesiz tüm samimiyetiyle.. seninle ne badireler atlattık :) daha da neler atlatacağmıız önümüzde hayırlı uzun ömürler olması dileği ve duasıyla..<br />
<blockquote class="tr_bq">
kızlar inanılmaz normal bi doğum yaptım.. tamamiyle kendi olağan
sürecine bıraktı benim harika dr um.. tamam biraz uzun sürdü ama içim
çok çok rahat.. düşünün lavman bile yapılmadı yani.. şimdi gelelim
hikayemize..<br />
13 haziran akşamı bebiş görmeye gittik gece 1 de eve geldik. günlerdir 1
de yatıp 5 te kalkıyordum zaten-ki siz bunu sakın yapmayın birazdan
anlatacağım yan etkisini- yine öyle oldu. zaten iki gündür feci belim
ağrıyordu. 5 ten sonra yine yatamadım ve bi baktım 10dk da bir belime ve
kasıklarıma ince ince sızı giriyor. adet ağrısının 10 da biri bile
değil. saat 9 a kdr takip ettim evet düzenli,belden giriyor dolayısıyla
doğum sancısı olabilir. hemen son hazırlıklar için giyinip kuaföre
gittim. tüm elden geçtik oğlumla<img alt=":KK1:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk1.gif" title="KK1 :KK1:" /><img alt=":KK1:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk1.gif" title="KK1 :KK1:" />
normalde dr um bebeğin çok yukarıda olduğunu söyleyip cumaya çağırmıştı.
neyse kuaförden çıktım eve geldim. hala ort 10 dk da bir bel ağrısı
şeklinde yokluyo.. bi de wc ye gittim yıkarken elime gelen şeyin nişan olduğunu anladım. annemle eşime müjdeyi verdim 2
haftaya kadar bebiş geliyo diye.. annem inanılmaz panik yaptı ve dr a
gitmem gerektiğini söyledi. dr umu aradım kayınvalidesi hastaneye kaldırılmış
onun yanındaymış. hastanedeki diğer dr a gözükmem gerektiğini
söylediler. neyse girdik.. kadına lekelenmemi söyledim alttan muayene
istemiyorum dedim duruma bakarız dedi.. önce karından baktı hiçbirşey
söylemedi,sonra pat diye elini alttan soktu<img alt=":KK47:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk47.gif" title="KK47 :KK47:" /><img alt=":KK47:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk47.gif" title="KK47 :KK47:" /> o an suyum gelmiş. bana suyun gelmiş senin haberin yok servise yatışını yaptır açılma yok suni sancıyla başlıyoruz dedi<img alt=":KK53:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk53.gif" title="KK53 :KK53:" /><img alt=":KK53:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk53.gif" title="KK53 :KK53:" /><img alt=":KK53:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk53.gif" title="KK53 :KK53:" />
sandalyeden bi kalktım her taraf su içinde, o an patlatmış..
muayenehaneden çıktım başladım eşime ağlamaya "ben sezaryen
istemiyorum,böyle hayal etmemiştim" diye.. çok sakin davrandı ve henüz
sezaryenlik bi durumun olmadığını söyleyip beni sakinleştirdi. olası bi
enfeksiyonu önlemek için servise antibiyotik iğne olmaya çıktık,bana
anestezi kağıdı imzalatmaya kalkıştılar <img alt=":KK53:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk53.gif" title="KK53 :KK53:" /><img alt=":KK53:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk53.gif" title="KK53 :KK53:" />
hemen olay çıkarttım,aşağıdaki dr u aradılar o da dr umu.dr um kendisi
gelene kdr hiçbi işlem yapılmamasını tembihlemiş sağolsun. saat 14'te
yatış oldu. hemen hurma aldırdım eşime oksitosin etkisi yapsın diye.
yarım kg ya yakın hurmayı saat 16ya kdr bitirdim. o sırada eşim eşyaları
almaya eve gitti. hemen tlfnu elime aldım,herkese msj attım dua edin
normal olsun diye.. saat 16 da sancı 5 dk da bir e inmişti. 6 gb dr um
geldi kontrol etti ve açılma çok az <img alt=":KK50:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk50.gif" title="KK50 :KK50:" /><img alt=":KK50:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk50.gif" title="KK50 :KK50:" />
beklicez dedi. sancı çok sık geldiğinden epidural istediğimi söyledim.
anestezi uzmanı prensip gereği normal doğumlarda epidral
yapmıyormuş,bunu doğumda öğrendim.
dr um moral verdi ve gitti. bu arada 1 cm açılma olmuştu henüz..
suyumun asıl kısmı da henüz patlamamıştı. sancıyı odada çekiyordum
dışarı çıkmama merdiven inip çıkmama izin yoktu. odada volta atıyordum
sancı geldiğinde de 1 dk kdr sancıyı çekiyordum. arada nst ye bağlandım
ilk nst de 80 e varan hissetmediğim sancılar çıkarken,sonraları 60 lara
varmayan sancılar için 100 e vurdu galiba diye ortalığı yıktım<img alt=":KK1:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk1.gif" title="KK1 :KK1:" /><img alt=":KK1:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk1.gif" title="KK1 :KK1:" />
meğer bana zor gelmesinin sebebi günlerdir vücutta biriken
yorgunlukmuş. bütün gün yürüyor,evi temizliyor,akşamları misafirliğe
gidiyor,geceleri de uykum kaçıyo uyuyamıyordum. acısı fena çıktı
anlayacağınız.. sonra saat oldu gece 11.. dr um geldi baktı açılma 4 cm.
şok haber.. bebek zaten yukarıda onu biliyorum yalnız açılma ortadan
başlayacağına sağdan başlamış. bebek zorlasa da ortada açılma olmazsa
sezaryen dedi isterse 10 cm açılsın.. :18::18::18: sonrasını zar zor
hatırlıyorum hem hurmadaki oksitosin etkisinden hem de sürekli uyumaya
çalışmaktan saat mevhumunu kaybettim.. 5 dk da bir sancı insanı uyutmuyo
bi türlü.. en son 4 gb bi daha kontrol oldu 6 cm di.. iyice umudumu
kaybetmiştim. eşim müthiş destek oldu,ebeler de moral verdi sağolsun.
sonrası yarım saatte 1 cm açılma ve 10 cm e vardığında saat 5 gbydi..
ıkınma hissi başlayınca çağır dediler bu sefer de ıkınma yok. ıkınma
olmazsa yine sezaryen dediler. anladım ki normal doğum olma ihtimali çok
daha zormuş.. tüm riskleri geride bırakmak gerekiyormuş.. neyse ıkınma
hissi geldi biraz ıkındırdılar o sırada da kontrol ettiler. bu arada
çatı muayenesi sancı sırasında beni daha da rahatlatıyordu. neyse artık
doğumhaneye gideceğiz ama benim tansiyon her zaman olduğu gb yine düştü.
birşey yiyemediğimden dizlerim titremeye başladı. ayakta duramıyordum.
olduğum yere çöktüm,bayılacak gb oldum az kaldı diye kaldırdılar hemen
sandalyeye oradan doğumhaneye.. asansörde eşim birşeyler sordu anlamadım
bile. sonradan anlattıklarına göre başım düşmüş,baygın bi haldeymişim.
beni öyle görünce canım eşim ben doğumhaneye girer girmez çökmüş olduğu
yere ağlamaya başlamış<img alt=":KK16:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk16.gif" title="KK16 :KK16:" /><img alt=":KK16:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk16.gif" title="KK16 :KK16:" /><img alt=":KK16:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk16.gif" title="KK16 :KK16:" />
doğumhaneye girdik saat 5.30. bi güç kuvvet geldi o an bana. 20 dk
içinde 5-10 ıkınmayla doğum oldu. bizim minik,kesiden biraz daha fazla
yırtarak gelmiş. ilk çıktığında sesi çıkmadı yan odaya götürdüler,ödüm
patladı. sağlıklı mı diye bağırırken ağlama sesi geldi. meğer çıkarken
yaramazlık yapıp su yutmuş azıcık.. <img alt=":KK1:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk1.gif" title="KK1 :KK1:" />
sonra da 20 dk dikiş bekledik. yırtık ve kesiye rağmen toplamda 6
dikişim var. kendimi çabuk toparladım çok şükür.. hala ufak tefek
sızılar devam ediyor ama en fazla bir haftaya geçermiş öyle diyolar..
kızlar doğumlarda korkulacak birşey yok. bunu tam 24 saat sancı çekmiş
biri olarak söylüyorum. 13 saat boyunca da 5 dk da birdi üstelik.
bitince bitiyor bunu size söylediklerinde motive oluyorsunuz.. Allah
herkese gönlündeki doğumu hayırlı,sağlıklı şekilde nasip etsin..
öpüyorum sizleri.. şimdi minik uyanmadan annemlere geçmem lazım. orada
net yok kib.. <img alt=":KK3:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk3.gif" title="KK3 :KK3:" /><img alt=":KK3:" class="mceSmilie" src="http://www.kadinlarkulubu.com/forum/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk3.gif" title="KK3 :KK3:" /></blockquote>
SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-83188214519665788392015-06-25T03:08:00.001+03:002015-08-22T11:33:40.508+03:00Bizim Tİ Maceramız vol3.Ha ha ha.. Gülüyorum ancak.. Hikayeye ne mi oldu? Gerçekten hikaye oldu. Çünkü birsürü sorunla karşılaştım. İlki o ay eşimin il dışında olması nedeniyle annemin refakatçi olarak gelmesiydi. O gelince aman bu kadarcık şey söyler mi falan dedi. Boyuna taşıyacak mısın böyle dedi vs vs dedi dedi caydırdı. O gitsin devam ederim dedim ara verdim. Peşinden işe başladım takip edemedim. Oğlan da işaretleri değiştirdi. Hala ki 1.5 ay oluyor yeni şaretini keşfedemedim. Üstüne üstlük gaitanın da zamanı yok 2 güne 3 güne bir yapıyor ne zaman eserse yani. Tutturursam ne ala. En iyi olduğumuz dönem bile ayda hepi topu 10 kere falan yapmıştı.<br />
İş denince bakıcı girdi tabii meseleye. Bakıcıdan habersiz yapıyordum o işi. Şimdi herşey ona kalınca olmadı tabii.. Yapardı ablam benim ama işaretleri kaybetmiştim bir kere.<br />
Yeniden işaret okumak için ne zaman altını açsam eşim kızmaya başladı. niye altı açık üşütürse diye!! Ortalığa yaparsa ne olurmuş diye. Ne dersem diyeyim ikna edemedim. Bir de buna %80 bambu bezlerimizin karadeniz baharında 3 günde kurması/kurumaması eklenince velhaasıl bizim hikaye bu ay yalan oldu.. Çok üzüldüm. Gece iletişimini bırakmadım daha henüz. Kazalı oluyor biraz ama emzirdikten bir saat sonra genelde bağırınca altını açıyorum yapıyor. gece zifiri karanlık odada yattığımız için sıkıntı oluyor bir de oğlan bebek olduğu için bilenler bilir :)<br />
Şimdi hedef şu. Yaz ayı gelecek ki henüz gelmedi buralar daha ilkbahar. Serin ve bol yağışlı yani. O zamana kadar çabuk kuruyan mikrofiber bezlerden temin edilecek. Üstüne %100 bambu yahut %100 pamuk ara bezleri koyunca sıkıntı olmayacağını düşünüyorum. Kışın kaloriferde kurutmak kolaydı yazları kurutma makinesinden çıkan da nemleniyor burada havalancağı yerde. Bu ayın iletişimini de sadece gece olarak tamamladık. Gelen 3. dişimizin ve yoğun şekilde başlayan iş tempomuzun bunda tesiri büyük. Bayram tatilinden sonra iş yok güç yok aç altını gezsin kerata baba eve gelmeden :)<br />
Sizin de hikayeleriniz varsa siz de yazın, yahut da başka çözüm önerileriniz? Beklemedeyim... <br />
<br />SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-76818384052936710542015-06-25T02:19:00.003+03:002015-08-22T11:33:40.501+03:00Nasıl bir okulsuz eğitim?Son zamanlarda tabiri caizse kafayı okulsuz eğitime taktım. Çeşitli şekilleri var; hiç okula göndermeyen, hiç ders yapmayan, hiçbir yol yöntem benimsemeyen, sadece okula göndermeyip hocalarla çocuğun denkliğini hatta üstünlüğünü yakayan/yakalatan vs vs. Kendime en uygun olanı içselleştireceğim ben de. Elbette bunun için bol okuma yapmam gerek. Şu an sadece kendi tecrübelerime dayanarak konuşabilirim. Yalnız her şey gibi okulun da iyi kullanıldığında iyi sonuç vereceğine inanıyorum.<br />
http://olrcandamenie.blogspot.com.tr adresinde güzel yazılar var. Birçok anne takdir ediyor ama ben edemiyorum. Bana göre okul öyle kötü bir yer değil, olmadı. Hiç bırakmak istemedim mesela. Aksine kendi isteğimle okulda yatılı kaldım bir sene. 5 yazıyı da okuduktan sonraki notlarım bunlar aklımda kalanlar yani. Evet, ben de çalışkanlar sırasındaydım lakin canım öğretmenim Ayşe Akdoğan asla tembelleri aşağılamaz. Hatta iki çalışkan bir tembel olacak şekilde oturturdu ki derste rahat durup dinlemek zorunda kalsınlar. Çoğuna okuma-yazmayı ben öğretmişimdir. Belki öğretmenlik sevgim buradan gelir. Yetmezmiş gibi bir de eve gelirken yolda inşaatlardan kireç artıklarını alır, mahallede 5 yaş üstü kim varsa eve çağırır, odamdaki gömme dolap üstünde günün dersini talim ederdim :)<br />
Velhasılı kelam, gel zaman git zaman ilkoluk bitti, ortaokula gittim. İmam-hatip tercih ettik ailecek ve orada da inanılmaz fedakar öğretmenler tanıdım 28 şubat döneminde. Sonra babamın isteğiyle fen lisesiyle devam ettim bana kalsa öğretmen lisesini kazanmışken oraya devam ederdim. Sonrası üniversite sınavında öğretmenlik tercihi babanın ideallerini gerçekleştiremeyişi falan filan. Ben lisans hayatım boyunca da çok mutluydum. Ders çalışmadan dersi derste dinleyip geçen öğrencilerden olmamın ve bir şekilde farklı bakış açılarımla-derste değil kağıtta- hocaların dikkatini çekmemin bana faydası olduğuna eminim. Sonra yüksek lisans başladı malum 8 yıldır devam eden.. Orada da farklı görüş ve önerilerle takdir topladım. Hatta o kadar ki tez konumu daha yazmadan hocam yeni maden bulup bütün öğrencilerine onu dağıttı ve alanda ilk yazı bana ait olmasına rağmen bir senede 10 kadar akademik yayın yapıldı :) bana atıfta bulunmadan elbette :( <br />
Bunları niye anlattım? Amacım şu. Ben bu hale nasıl geldim onu sorguluyorum günlerdir haftalardır kafamada? Bu kadar zararlı bir olgudan ben nasıl hasarsız/nispeten az hasarlı atlattım? Şu son günlerde cevabı bulduğumu düşünüyorum.<br />
Küçüklüğümden yani 10 yaşımdan beri namaz bıraktığımı hatırlamıyorum kasti olarak. Evet, gayet dindar ve soylu bir aileden geliyorum. Ve en önemlisi 10 yaşından beri namaz sonrası kerahatlerde babam uyutmaz beni, zaten bir müddet sonra kendim uyumaz oldum eğer gece sabahlamadıysam. Gece uykum 4.5-6 saati geçmez. Erken yatar erken kalkarım kısaca. Yazları sabahlara kadar kitap okurum günde bir-iki kitap eritirim. Çocuklardan dolayı sekte halleri hariç tabii.. Bir kitabı okuyacaksam önce görüş alır, görüş bulamazsam da bana faydasının ne olacağına bakar okurum. Pragmatist miyim bu konuda? Kesinlikle Evet!!<br />
Ortaokulda antenimiz yoktu trt dışında tv çekmezdi. İngilizce-Fransızca-Görgü Kuralları gibi trt 4 derslerini izlerdim akşamları. Okul çıkışı arkadaşlarla eve yürürdüm hiçbir zaman okul servisim olmadı. Babam da arabayla yol üstü olmasına rağmen hiç bırakmadı. Köpeklerim oldu kapıda beslediğim tam 9 tane. Çok eğlenceli arkadaşlıklar yakaladım o okullar sayesinde. Benim buna ihtiyacım vardı çünkü benim hiç kardeşim yoktu. üstelik tayin durumlarından dolayı hiç akrabamız; bahçeli evimiz ve sabit komşularımız yoktu. Eve bilgisayar hiçbir zaman girmedi ben öğretmen olup alıncaya kadar. Bunlar beni kötülüklerden korudu diye tahmin ediyorum.<br />
Lisede de yatılı kaldım. Yine tv yoktu. Üniversitede hem tv hem internet yoktu. Öğretmenlikte eve tv yi ayak direyip ben aldırmadım senelerce. Evlilikte eş durumundan dolayı aldık ama çok şükür şimdi atıl hale geldi diyebilirim 4 sene çekti ama. <br />
Mesela eşimle karşılaştırıldığımızda o en ufak sorunla baş edemez, sıkıntıya düşer bense sürekli yol ararım çözüm odaklı takılırım. Fıtrat tabii etkili bu işte ama tv'den uzak, zamanın güzel değerlendirildiği bir hayat yaşamak okulun zararlarını telafi edebiliyor yahut da şöyle desem daha doğru olur. Beni tektipleştirmekten korudu şimdiye değin. Babamın her akşam çay saatinde ufuk açan kitap okumaları, ders talimleri de muhakkak bunda etkili.<br />
Ben çocuğum için ne hayal ediyorum?<br />
Öncelikle fakülteden gelme değerli eğitim bilimleri bilgilerini kullanarak yoluma devam edeceğim. Montessori, Reggio emilia, Waldorf gibi alternatif yöntemlerin bize uyan yararlı yanlarını alacağım. Okul a göndermek konusunda mümkün mertebe geciktireceğim. Kreşe de çevremde alternatif oluşturabilirsem göndermeyeceğim. Çünkü kafanın yozlaştırılmasından ziyade kötü sosyal alışkanlıklardan korkuyorum. İtme, vurma, küfür, el hareketleri gibi. Sokaklarda binlerce çocuk böyle, bunları yapıyor. Üzülüyorum elimden birşey gelmiyor. Yediklerine dikkat ederek hem bağışıklık hem de zihni, bedeni altyapısını temiz tutmaya çalışacağım. Tv, telefon, internet gibi uyaranlarla temasını mümkün mertebe kısıtlayacağım.<br />
Amaaan canım sen de! dediğinizi duyar gibiyim. Lakin bu akşamki iftar davet sahibesi oğlumun eskiye nazaran ne kadar akıllı uslu olduğundan dem vurdu. Doğrudur, Allah nazardan saklasın. Çünkü kaç aydır ev ekmeği yiyor, deterjan kokusu almıyor, tv son iki aydır izlemiyor, cep telefonu eline verilmiyor, üstelik montessori kaynaklı materyallerle gün geçiriyor. Çocuk belki de 3 ünü bitirdiği için dönemsel olan birşey bu sakinleme. Olabilir. Sakıncası yok benim için. Lakin bu okulsuz eğitim modelinde eğer çocuk evde tv,internt vb. uyaranlara maruz kalacaksa hiç gereği yok gitsin azıcık sosyalleşsin derim. Benim kendime göre anlayışım böyle. Okulsuz da olsa bir şekilde müfredat izlenmesi gerektiği kanaatindeyim üstelik. Bu kanıya da eski medreseleri düşüne düşüne vardım. Eskiden hocalar fıtrattan anlar ilgili kişilere gönderirlermiş. Bizler de çocuğun ilgi alanını tespit edip onlara yönelik kurlar aldırabiliriz diye düşünüyorum. Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) de böyle yapmamış mı? Ebu Hureyre(radıyallahu anha) hadis ilmiyle meşgulken Zeyd Bin Sabit(radıyallahu anha) vahiy katibi olmuş. Yalnız burada okul mantığıyla(!) zorunlu dersler de olmalı. Okçuluk, at biniciliği, yüzme, Arapça, İngilizce,direksiyon bunlar zorunlu olmalı. Çünkü günümüzde bunlarla ancak birşeyler yapılabilir. <br />
Bilmiyorum oğlum aldığım bu radikal kararlar için ileride bana ne diyecek ama vicdanen 4 yaşından önce yanımdan ayrılmasını doğru bulmuyorum. Bu da son nokta olsun..<br />
<br />SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-77293819035166316732015-06-25T01:30:00.002+03:002015-08-22T11:33:40.505+03:00Kreş ve 3 yaş sorunsalı-2<a href="http://sadebiranne.blogspot.com.tr/2015/05/kres-ve-3-yas-sorunsal.html" target="_blank">Geçen yazıda</a> ne durumda olduğumu anlatmıştım. Bir nevi durum analiziydi. Bu yazı ise çözüm sürecimizi ve Allah'ın izniyle gerçekleştireceğimiz planları içeriyor olacak.<br />
Öncelikle burada linkini vereceğim tüm yazarlara ve yazılara yapılan yorumlara teşekkürü bir borç bilirim. Karar verme sürecimi hızlandırdınız.<br />
<a href="http://hocanne.blogspot.com.tr/2012/11/okul-oncesi-manevi-egitim.html">http://hocanne.blogspot.com.tr/2012/11/okul-oncesi-manevi-egitim.html</a><br />
<a href="http://hocanne.blogspot.com.tr/2013/09/ev-okulu-meselesi.html">http://hocanne.blogspot.com.tr/2013/09/ev-okulu-meselesi.html</a><br />
<a href="http://annecafe.blogspot.com.tr/2012/11/kresten-ayrlmak.html">http://annecafe.blogspot.com.tr/2012/11/kresten-ayrlmak.html</a> en acıklısı bu yazı :(<br />
<a href="http://ozguranne.blogspot.com.tr/2013/04/veli-gozuyle-montessori-1-anaokulu.html">http://ozguranne.blogspot.com.tr/2013/04/veli-gozuyle-montessori-1-anaokulu.html</a><br />
<br />
ve niceleri... aklıma geldikçe yine ekleyeceğim. Çünkü bebelerimin ağlaması ve Ramazan gelişi hasebiyle artık gece-gündüz hiçbir zaman ilgilenemedim siteyle. bazı linkler unutuldu tabii arada. Şimdiii gelelim yaptıklarıma...<br />
Öncelikli olarak bir bilişimci olarak ilk çareyi netten aradım. Şu an bulunduğumuz anadolu şehrinde bir oyun grubu kurmak istiyorum konulu yazılı ilanlarımı bildiğim tüm sitelere yazdım :) sonuç: büyüğe 2, küçüğe 5 yakın aydaş bulunması ve şimdilik sadece online ama en kısa zamanda yüzyüze olacak bir gruba dahil edilmem oldu. Bu durumdan memnunum çünkü bilmediğim yerleri ne nereden alınır, ne oynanır türü şeyleri birbirimizle paylaşıyoruz. Ah bi de çalışmayan anneler olaydık da buluşaydık herşey daha iyiydi.<br />
İkinci olarak dayanamayıp işe başladım. Bunda sevgili müdür yardımcımızın üstün gayretleri ve mesainin 3.5 saatle sınırlı olması bayağı etkili oldu. İlk etapta Eylül de çalışıp çalışmayacağıma karar verilecekti ki en son dün itibariyle verdim : Çalışmayacağım. Bunun nedenini de başka zaman anlatayım şu an odak noktam kreş meselesi. Kafam rahatladı daha sakin ve mutlu bir anne oldum bunu da söylemeden geçmeyeyim.<br />
Üçüncü olarak facebook adı verilen platformlarda yurtiçi ve yurtdışı okulsuz eğitim sitelerini/gruplarını/sayfalarını incelemeye başladım ve birçoğuna üye oldum. Resmen ufuk açtı diyebilirim. Özellikle yurtdışı menşeili olanlar.. Çünkü onlarda dini eğitim bizdeki gibi ayıp değil. Yahut da şöyle diyeyim; anne değil hoca öğretmeli mantığıyla yaklaşmıyorlar. Geçen gün birisi Faruk Beşer'in yaz Kuran kurslarıyla ilgili bir paylaşımını gördüm, bulduğumda paylaşayım burada da. Gerçek muallimin anne olduğu manası veriliyordu.<br />
Dördüncü olarak yaptığımız şey plan idi ve bu bizim hayat koşullarımıza göre bizden bağımsız oluşturulan ancak bizim ayak uydurmamız gereken kısmıydı. Eşime Ramazan bayramından Cumhuriyet Bayramına kadar 3 aylık il dışı görev verildi. Normalde bizi çalışmak için başından savan beyefendi bu sefer eşyalı ev tutalım çocukları denize de götürürsün deyince bende bayraklar yere indi. Deniz, kum, güneş.. Çocuklara en faydalı şeyler. Nasip olur da uygun bir kiralık ev bulursak 3 ay başka ilde ikame edeceğiz. Yine bu durum kreş sorunsalını bizim için bitirdi. Şöyle ki...<br />
Özel kreşler gelse de gelmese de bizden 10 aylık ücret talep ettiklerinden gidilmeyen 2 ayın ödenmesi gerekecekti. Para noktasında sıkıntı çekmeyelim çalışayım desem eşimden ayrılıp gelip 2 ay evde gece-gündüz tek başıma iki çocukla ilgilenmem gerekecekti. Bu durumda bize en çok uyan yöntem devlet anaokuluna önkayıt oldu. Gelmediğimiz kısmı ödemiyoruz üstelik diğer kreşler gibi devam zorunluluğu da yok. Yani istersem göndereceğim. Niyetim oyun grubu, arkadaş çevresi bulamazsam okula göndermek. Çünkü gerçekten sıkılıyor yavrucağım evde.<br />
Belirginleşmeye başlayan asıl fikrim ise çevre edinmek, edindirmek oğluma. Büyük illerde bu ne kadar kolaymış yeni yeni bir site kurulmuş http://www.benimleoynarmisinanne.com diye. Grup kurulabiliyor ama küçük illerde biraz zor işler, site yeterince tanıtılmazsa. Bu da insanlara bir kolaylık olsun diye yazayım istedim.<br />
Kul sıkışmadıkça Hızır yetişmezmiş. Yan apartmanımızda çok iyi tanışma hikayemiz olmasa da bizimkinden 1 ay küçük ama maşallah 1 yaş daha akıllı bir oğlumuz var. Geçen gün markette de teyzenin biriyle selamlaştık o da meğer bizim apartman görevlisinin hanımıymış iki torunu da bizimkilere yakınmış. o an gelini de geldi ve tanıştık tevafuk hemen eve davet edecek kadar sıcakkanlı insanlar.. Bu yazıyı okuyanlar beni kınamasın, apartman görevlisi dediğim resmi memur sadece çöp alır kapıdan. O yüzden ne evini bilirim ne hanımını. Komşularım da sağolsun yandaki canım teyzem hariç hiç kimse gelmez evime. 2 sene oldu taşınalı. Aşure bile dağıttım, Yasine gittim. Kimseyi de tanımıyorum ki hadi gelin diyeyim. Velhasıl yan bloktan iki adayımız var oyun için. Bir de buna bir üst mahallede oturan eşimin iş arkadaşı ve hanımının oğlu eklendi. Bizimkinden 1 yaş küçük ama geçimleri her geçen gün düzeliyor. Onlarla da sık sık biraraya gelme planı yapıyoruz şimdilerde. Daha niyet etmişken 3 çocuk hemen yakınımda bitiverdiler. Hele bir de netteki gruptan toparlanma olursa ohh ne ala.. Bizi -oğlumu ve beni- hiçbir zaman yalnız bırakmayan, arkadaşsız koymayan Allahıma sonsuz hamdolsun.. Vesselam... <br />
<br />
<br />
<br />SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-74548611449281058992015-05-29T03:54:00.000+03:002015-08-22T11:33:40.492+03:00Kreş ve 3 yaş sorunsalıBüyük oğlum İ. bu ay itibariyle 3yaşını dolduruyor. Resmiyette anaokullarına kayıt yaşına giriyor kısaca. Bu nedenle son iki haftayı bu konuyu düşünerek, konuşarak ve bazı gezilerle geçirdik. Şimdi başlayalım özete:<br />
Öncelikle ihtiyaç ve beklenti listemizi yazayım. <br />
1.Benim ilk amacım birlikte oynayabileceği, enerjisini atabileceği bir ortam bulmak.<br />
Çözüm: Ya oyun grubu/anaokulu ya mahalleden arkadaşlar ya da kuzen/yeğen gibi akrabalar. Sonuncu seçenek birçok insanda olduğu gibi bize de uzak. Mahalle içinde de bir-iki kişi hariç denk gelmedi. Onların da bizim de aile olarak farklı telaşlarımızın olması zamanların çakışması kötü denk geldi maalesef. Geriye kalanlardan ilk önce oyun grubunu denedim. birçok yere bir oyun grubu kurmak istediğimi belirten mesajlar, postlar bıraktım. Bakalım oluşturmaya çalışıyoruz halen. En son seçenek ise anaokuluydu. Sonra bunu değerlendirmeye başladık.<br />
<br />
2.Dini ve manevi eğitim için artık benden birşeyler almak istemiyor.<br />
Çözüm: Ya zorla ben anlatacağım yahut başka birinden talim edecek bunları. Topu başkasına atmak çok daha kolay geldi gözüme.<br />
<br />
3.Evde çok sıkılıyorum. İnsan yüzüne hasretim.<br />
Çözüm: Arkadaş ortamı bulmak yahut işe başlayıp çevre edinmek yahut komşuluk ilişkilerini geliştirmek. Komşuluğu çok severim. Lütfen bir not olarak bu yazıyı okuyan herkes kendini sorgulasın: En son ne zaman ihtiyaç harici komşunuzun kapısını çaldınız? Burada yaş olarak onlardan küçük oluşum, buralı olmaları gibi etkenler komşuluk ilişkilerinin hiç olmamasını sağlıyor. Üstelik iki çocukla gidebildiğim tek Yasin gününde oğlanların uyku saatlerinin çatıp uykuya dalamamaları orada çıkan rezalet bir daha utanıp gidemememe sebep oldu. İnsan çocuğundan utanır mı demeyin. eğer en küçük çocuğu liseye giden bir eve 0-3 yaş grubu iki erkek çocukla giderseniz ev sahibinin gerilmesine neden olabilirsiniz. O gerilmese güleryüzünü esirgemese de siz rahatsız olursunuz etraftaki değişik nesneleri inceleyen, elleyen, yerini değiştiren iki bıdıktan. Bu seçenek elenmiştir. <br />
İşe başlamak için okula ziyaret düzenledim. Gelirsem çalışma koşullarının nasıl olacağını oturduk konuştuk. Öğretmen olmam hasebiyle yazın çalışmam taraftarı değildi eşim. Ben ise biran önce evden kendimi atmak insanlara karışmak istiyordum. Biz de şöyle bir karar aldık. Mayıs-Haziran-Temmuz aylarında çalışacağım; ev içi/dışı gösterdiğim performansa, çocukların ayrılık kaygı düzeylerine bakarak Eylül'de yeni yılda başlayıp başlamayacağıma karar verecektik. Bütün bunları neden geçmiş zamanlı yazıyorum çünkü birçok şeyi az sonra yazının devamında anlatacağım gibi karara bağladık. Ve böylece buradaki iş hayatım başlamış oldu.<br />
<br />
Gelelim bu sorunsalların nasıl çözüldüğüne... Anaokulu ziyaretleri başlattık. Önce en yakın devlet okulundan başladık mesafe olarak eve 10 dk. yürüme mesafesinde ve buranın köklü okullarından biri. İlk tecrübemizi burada yaşadık. Kapıdan içeri alınmadık 1Haziran'da fotoğrafını al da gel önkayıt var dediler. Yetkili biriyle görüştürmediler öğrenciler çıkıyor olmasına rağmen. Hangi kitapların, yayınların izlendiğini öğrenemedik. Bahçesi çok güzel gelmişken çocuk da varken oynasınlar dedik ve bu arada veliler ile sohbet ettim. Fiyat gayet makul sabah grubu 65 tl. Öğretmen ancak Eylül'de ihale kimde kalırsa şeklinde belli oluyor. Her sene her grubun öğretmeni değişiyor. Sonra annemin umre dönüşü sunumlarını izlediği hayran kaldığı bir dini cemaatin buradaki anaokulu bulundu isim alındı, randevuya gidildi. Mekan olarak tripleks bir villa. Bahçesine bile değil ara kat yatak odaların girişine oyun parkı konulmuş. Nefes alacak yer yok gibi. Eğitim güzel. Kapıdan girişte çok güzel dualı sesler karşıladı bizi şansımıza, bizimkinin de ilgisini çekti bayağı. Hatta müdüre hanımla konuşurken bir sınıfta misafir olmasını rica ettim. Gayet uyumlu şekilde gitti dönüşte sınıftan çıkaramadım ki oyuna bile dahil değildi o an. 3 yaş grubu için Kur'an değil, sadece manevi değerler eğitimi uygulandığı, 1 sene içinde namaz surelerinin ezberletildiği onların daha ileri düzeyde birşeye karıştırılmadıklarını anlattı bana müdüre hanım. Ecdad gibi 4 yaş 4 ayı bekliyorlarmış. Onu dolduran Kur'an talimine başlıyormuş öncesi değil. Kafamda soru işaretleri ile ayrıldım oradan da. En önemli soru işaratleri e zaten evde bunları ben yapıyorum ve tüm gün kalırsa derslere tam girebiliyor yarım gün seçeneği için tasarlanmamış plan. 3 yaşındaki çocuğun tam gün anneden ayrılması hiç mantıklı gelmemiştir bana. Son olarak ücret de belirteyim yarım gün 400, tam gün 500 tl. Servis hariç. 100 tl de o tutar deseniz yarım gün 500 tl ye geliyor. <br />
Sonra telefonda tanıştığım okul arkadaşım başka bir yeri tavsiye etti. Kızı 34 aylıkken başlamış, şimdi 48 aylıkmış ve Kur'an'a geçiyorlarmış. Ona da heves ettim. Sübyan mektebi denilen yerlerden. Yalnız o da tam gün gibi 9-15 arası imiş. Arkadaşın evi yakın olmasına rağmen 4'te ancak evde oluyormuş servisle. Bize uzak olduğu için çocuğun sabah 7.30 da çıkıp akşam 17'de gelmesi gerekiyordu. Babası bile bu kadar dakik mesai yapamıyor. Bu seçenek de bu yüzden yine elendi.<br />
En son meşhur anaokullarından birine gittik. Yoga,tenis,yüzme,piyano,yaz okulu, buz pateni ne ararsanız var. Görüşmeye gittiğimde bunların hiçbirinin 3 yaş grubuna olmadığı -belki yoga- bilgisini aldım. Fiyat olarak aylık 850 tl. Servisi bile soramadım. Yarım gün kabul edilmiyor zaten prensip olarak. Bahçesine hayran kaldım ev kadar yer ayrımışlar çok güzeldi. Etkinlikleri sergi yapmışlar bizimkinin çok ilgisini çekti, benim de tabii.. Müdürün yanında rahat durmayınca sergi alanında gezdi. Yaz okulu için belki değişiklik olması adına düşünülebilir. 1 aylık yaz grubu 650 tl. Biz 15 günlük tarife düşünüyoruz arada bayram olduğundan dolayı düşünürsek de.<br />
Sonra ne mi oldu, bazı yazıları okudum ve kafamda yeni şeyler belirmey başladı... Hadi buyrun ikinci yazıya..SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-41052993486182889282015-05-25T01:15:00.004+03:002015-08-22T11:30:16.953+03:00Özel Günlerinizi Nasıl alırdınız?Özel gün deyince önce anlaşalım menstruasyon periyodundan bahsediyorum bu yazıda. Diğeri bizim hayatımızda pek yok maalesef zaten..<br />
Evlilik hayatımın 18 ayı hamilelik+23 ayı emzirmeyle geçti. Bu sadece ilk 3 ay hariç anlamına geliyor. İ.'den sonra 6. ayda normal döngüme girerken H.'de ek gıdaya geç geçmemizin etkisiyle bu 7.5 ayı buldu. Lakin herşeyin doğalını aradığım gibi 6. aya yetişmek üzere bunun da doğalını aradım. Çok afedersiniz pedler beni çok rahatsız ediyor. Bir marka dışında hiçbirini kullanamıyordum en bilindik marka sanmayın ama. Tahriş, koku gelmesi, kötü görüntü.. bunlar insanı kadınlığından soğutan şeyler. Halbuki Allah ne kadar güzel bir mekanizma halk etmiş kadının içinde. Vücuttaki tüm pis kan çekiliyor bu dönemde. Üstelik en kolay hamilelik belirtisi de bu. Yani doğal test olursan sorun yok olmazsan kork/heyecanlan. Bu güzelliği bir de keyfnce yaşayamamak var ben gibi. dayanılmaz ağrılar, hastanelere düşmeler ilk gençlik yıllarımdan beri başımın belası. Kimi evlen geçer dedi, kimi doğur geçer. İkisini de yaptım geçemdi :)<br />
Normal ve sağlıklı bir kadında adet döngüsü hicri ayın son iki ve ilk iki günü arası olan 4 günlük sürede başlarmış. Sebebi ayın yaptığı med cezir etkisiymiş. 5 günden fazla sürmesi de anormal karşılanıyor Gerçek Tıp kitabında. Hele sancıların hiç adı geçmiyor. Normal süreçte niye sancı olsun ki?<br />
Tüm bunların üstüne bir de pedlerin sancıları arttırdığını, tamponların Toksik Şok Sendromu'na yol açtığını okuyan biri ne yapar? Daha da çok araştırır. Ben de araya araya menstruasyon kaplarını buldum. Sonra da <a href="http://dunyayikurtarankadinlar.blogspot.com.tr/p/deneyimler.html" target="_blank">dunyayikurtarankadinlar</a> a rastladım. İlknur Hanım sağolsun bana çok yardımcı oldu. Hem seçimde, hem boyutta; yetmedi kumaş pedler diktiğinden bahsetti. Ben de hepsini birden istedim. Kumaş pedler aynı bebek bezi mantığında tasarlanmış içine havlu koyup kullanabileceğiniz ürünler. İçine dikili halde isterseniz o da mevcut. Bir hafta içinde elimdeydi istediğim herşey. Sağolsun kargo parasını bile bizatihi kendisi ödemişti bir incelik gösterip.<br />
Ben de tipik yurdum insanıyım senelerce farklı endişelerle büyütüldük. Benim vücudum, benim özgürlüğüm demedim diyemedim hiçbir zaman, demeyeceğim de. Benim vücudum ama Allah'ın emaneti bana bir gün hesabını sorar diye düşünürüm; öyle inanırım. O yüzden bekarken bunların kullanılmasını tasvip etmiyorum. Başta içine birşey sokma fikri çok kabaca ve itici geldi. Lakin ilk denemede -normal günde- içimden çıkan yeşil iltihapları görünce içimin aslında istemediğim birçok şeyi barındırdığını fark ettim. Yani dokunulmamış değildi, mükemmel değildi. Dengesini içeri geçici birşey sokarak bozmuş olmayacaktım. Kalıcı şeyler sokulmasını doğum kontrolü amaçlı bile olsa doğru bulmuyorum şahsen.Velhasıl gelelim deneme sonucumuza.<br />
SONUÇ: Tüm ürünler benden tam not aldı. hiçbir ağrı, sızı yaşamadan günler geldi geçti gitti.; tam da kitapta yazdığı üzere. Bebeğime kumaş bez almakla ne kadar doğru bir hareket yapmış olduğumu da daha iyi anladım. bu konforu yaşamamda emeği geçen, fikir verenlerin yüreğine sağlık diyor ve teşekkür ediyorum.<br />
<br />SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-88670681236462011672015-05-25T01:08:00.000+03:002015-08-22T11:33:40.512+03:00Bizim Tİ Maceramız vol2.Sözü hiç uzatmadan kaldığım yerden devam edeyim yazıma. H. 8 aylık ve ben Tİ talimine hayırlısıyla başladım. Neler mi oldu? Önce sinyalleri kestiremedim. Sonra bez değiştirdiğimizden mi (part time hazırdan full time kumaşa geçiş) yoksa dönemsel mi olduğunu bilemediğim bir şekilde kaka yapmamaya başladı. 5-6 gün civarında bu yüzden sadece çiş talimi yaptık. Tam günü gününe olmasa da günlük gibi yazmak istiyorum bu kısmı:<br />
1.GÜN:(1-2-3 de denebilir.)<br />
<ul>
<li>Alt açıldı, bebek artık bezsiz bebekti. Emzirmede değil, öncesinde değil, her emzirme sonrası 10-15 dk da bir yaptı sağolsun. Emekleme döneminde olduğumuz için bayağı bir yer sildik.</li>
<li>Uykuda sürekli ıslak kalktı, her ıslandıkça ağladı uyandı uyku düzeni mahvoldu gündüz için.</li>
<li> Uyanık olduğu iki saat boyu sürekli wc ye taşınan anne bazen eli boş dönmenin de verdiği can sıkıntısıyla eşikten banyonun içine salma yöntemi uyguladı :)</li>
<li>İşaret kesinleşti: Göz ovuşturma. </li>
</ul>
4.GÜN: (4-5-6.Günler)<br />
<ul>
<li>Nirvanaya çıktığım 2 gün :) Her wc ye gidişte eli dolu döndük, ikimiz de çok mutlu olduk bu iletişimden. Hatta bir keresinde hala tesadüf olduğunu düşünüyorum. İhtiyacı gelince banyo kapısına emeklediğini ve tırmanmaya çalıştığını gördüm. koştum yetiştim ve sonuç: evet, ihtiyacını gördü. </li>
<li>15 dklık aralıklar bazen bir saate bazen iki saate kadar çıktı, ben de şoktayım.</li>
<li>İlk kakamızı wc'ye yetiştirdik.</li>
<li>Geceyi de işe dahil ettik. Gündüz posta posta kıyafet yıkadığım yetmiyormuş gibi şimdi bi de gece kazaları için ek çamaşır çıktı. Uykudan bağırarak uyanıyor. İhtiyacı olduğunu anlıyorum altını açıyorum ama yapmıyor emmek istiyor. Bayağı bir olay çıkıyor bu konuda sonunda tabii ki onun dediği oluyor ama çok ani pozisyon değiştirdiğimiz için -4 kişilik yatak odaında başka bireyleri uyandırmamak adına- bezi henüz bağlamamış oluyorum ve o anı değerlendiriyor her seferinde. Pijamalar da nasibini alıyor tabii :) olsun o sonrasında daha mutlu uyuyor ya, değer bence. Hem bu sayede gecede en kötü 2 saatte bir uyanma sebebinin çiş olduğunu anladım. Yalnız emmeden yapamıyoruz yapmıyoruz bu yüzden sabaha kadar kısır döngüde bocalıyoruz. Keşke biri bir akıl verse?</li>
</ul>
2.HAFTA:<br />
<ul>
<li> Eve misafir gelişiyle hayat değişti. İşler sıklaştı, dışarı çıkmalar arttı. Üstüne bu hafta işe başlama durumları olunca çok sıkı takip olmadı. İşaret kayboldu. artık gözleri ovuşturmak sadece "uyku geldi" anlamına geliyor.</li>
<li>Yeni işaret bulma arayışları içerisindeyiz. Durum eskiden beter. Banyonun içinde kapı sapı tutmacalar, çamaşır makinesi incelemeceler ve bilumum atraksiyonlu hareketler ve bağırışlar arttı. İşim zor.</li>
<li> 1saatlik wc sıklığı 25 dk ya kadar indi. Ne kadar yükselirsen iniş o kadar set oluyormuş onu anladım. 25 dk yı da tespit edene kadar bi dolu makine daha çamaşır çıktı bana :)</li>
<li>Halen işareti çözmeye çabalıyorum çok kesin değil ama tırmanmaya çalışıyor bana. Bazen silkeleniyor. bazen sessiz duruyor dalıyor gibi. bazen de inanılmaz çığlık atıyor. Öncesi eylemler farklı olsa da sonuç hep aynı. </li>
<li>Kakayı da yakalayamadık halı değiştirmek durumunda kaldık. Çok ilginç önce çiş 5-10 dk sonra kaka tam bitti derken 5 dk içinde yeni çiş yapıyor. Kaka saatimiz de yok ki bilelim. Evrensel normlar bize uymuyor bu noktada.</li>
<li>Gece aynı şekilde devam ediyor. Yedek bez bulundurup onu basıyorum olası bir fışkırmaya karşı :)</li>
<li>evdeki misafirlerin baskısıyla başa çıkamadım. Kumaş bezlerimiz de hava koşulları nedeniyle kurumadığı için hazır bez aldım :( bezleri sürekli kontrol ediyorum kurumuş mu diye ama tam 3 günde kurudu kurutma makinesinden çıkanlar. Bambunun dezavantajı bu olsa gerek. Ek bez düşünülebilir yahut da havalar nasılsa iyi olacak deyip birkaç deneme daha yapılabilinir. Bebek daha çok bezsiz gezdirilir.</li>
<li>Bezsiz gezen ve emekleyen bebeğin üşüyen bacak ve poposunu örtmek adına tayta ağ kısmından bir üçgen makas atıldı. sonuç penis ve anüs dışarıda gerisi tayt içnde sıcacık :)</li>
</ul>
<br />
NOT: Yazılar güncellenerek kaldığı yerden devam edecektir.. Okuyanlar lütfen benim umutsuz olduğumu sanmayın, zorluklarını yazıyorum çoğunlukla çünkü "annelik herzaman tozpembe değil" :) gerisi o mutlu oluyor siz mutlu oluyorsunuz. Onu anlatmaya hacet görmedim. <br />
<br />
<br />SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7313967996719894766.post-74783151624692926082015-05-18T07:56:00.000+03:002015-08-22T11:33:40.496+03:00Bizim Tİ- tuvalet iletişimi maceramız-1<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://turkagram.com/wp-content/uploads/2015/03/Merhabalar-Tuvalet-iletisimi-konusunda-bir-cok-mesaj-aldim.-Bu-surecimizi-sadece-takip-etmek-isteyen.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://turkagram.com/wp-content/uploads/2015/03/Merhabalar-Tuvalet-iletisimi-konusunda-bir-cok-mesaj-aldim.-Bu-surecimizi-sadece-takip-etmek-isteyen.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
İlk defa duyanlar olabilir ama ben Tİ ile büyütülmüş bir bebeğim. Ne demek bu Tİ? Tuvalet iletişimi.. Yani tuvalet eğitiminden ve tuvalet alışkanlığından fersah fersah ötesi.. Neden bu kadar uzak kavramlar peki? Çünkü diğeerleri için çocuğun olgunlaşma düzeyi yani kas kontrolü kavramı beklenirken bunda doğumla birlikte başlıyor süreç.<br />
Beni bu yöntemi kullanmaya ikna eden yine sevgili merhume Aidin Salih
oldu. Hazır bezlerin zararlarını öyle güzel anlatmış ki kitapta. Bir de
Allah'ın bebeklere bir nevi kendini temiz tutma refleksi verdiğini.. işte bunlar da o satırlar..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtyp0BgTZKyADwxKy2Sf2-ycVY1UMpJdV3SfAi-AfX29HUzHD1fINJZCZYYfPT31WMwbGw-pfBtoS1DMMys48T0fwqSE_IUXPzvAT5FJG_7H45cN6kpH6LUuGzqvvI8gf9gf3sdoI9btc/s1600/20150518_072919.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtyp0BgTZKyADwxKy2Sf2-ycVY1UMpJdV3SfAi-AfX29HUzHD1fINJZCZYYfPT31WMwbGw-pfBtoS1DMMys48T0fwqSE_IUXPzvAT5FJG_7H45cN6kpH6LUuGzqvvI8gf9gf3sdoI9btc/s1600/20150518_072919.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVjiMExUbhccPEdeBuYxDrRcwVTARc0Jf11GxAi5P17CFO4ALwB31UnCVvvQjxrgvfODhMbIpQCakW8hc6FOa8qLHwhtYwJ90bKCG0sgmx_oAShCmzBrivrf3faX7wpoBH0xQamkvpCk4/s1600/20150518_072942.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVjiMExUbhccPEdeBuYxDrRcwVTARc0Jf11GxAi5P17CFO4ALwB31UnCVvvQjxrgvfODhMbIpQCakW8hc6FOa8qLHwhtYwJ90bKCG0sgmx_oAShCmzBrivrf3faX7wpoBH0xQamkvpCk4/s1600/20150518_072942.jpg" /></a></div>
<br />
Sonra düşündüm annem beni pamuklu bezlerle büyütmüştü ve 9 aylıkken tuvaletimi söylemeye başlamıştım. Tabii o zaman hem konuşuyor hem de yürüyordum. Gezmeye gittiğimiz evin tuvaletini beğenmemiş altıma da yapmamış huysuzluk yapmışım bir gün. Ev sahibi nesi var diye sorunca anneannem sağolsun patlatmış bombayı:"Tuvaleti yabancıladı burada yapmam diyor eve gitmek istiyor".. Anında trend topik olmuşuz ortamda tabii :) O günden sonra 2.5 yaşına kadar bez yıkadım diyor annem. Teyzelerde amma göz vardıya yorulur bu olay bizim evde yıllardır.. Sütannem dediğim mübarek kadın da 4 kızını da bezsiz büyütmüştü; inek, tarla işlerine ve evde birlikte yaşanan akrabalara rağmen. 6aylıktan itibaren bebeklerin her sabah kalkınca elini yüzünü yıkaması ve mutlaka leğene tuvalete oturtması meşhurdur ailede.. Bu kadar yoğun bir insan bile bunları yapabiliyorsa ben de yapmalıyım dedim kendime. Tabii bu fikrin ilk olgunlaşma süreciydi.<br />
İkinci adım da büyük oğlumun 2.5 yaş sınırına yaklaşıyor oluşuydu. 19 aylıktan itibaren denemeye cesaret bile ettirmemişti beni. Kakasını yapar 5-6 saat hiç rahatsız olmadan gezerdi değiştirtmezdi de. İki kişi alt değiştirirdik biri tutar biri altını alırdı. İki yaşını doldurduğu yaz birkaç kez denedim o da ayrı bir yazı konusu olsun, uzun hikaye.. Efendime söyleyeyim ben bu veledin altına çiş yapacağı zamanı anlayıp saatini hareketlerini bilip wc'e yetiştiriyorum ya nasıl bir sevinç bende sormayın gitsin..Yaaa dedim bu ne güzel şey böyle.. Çocuğunu içgüdüsel olarak hissediyorsun bundan güzel his var mı? İkinci bebeğimde daha erken hissetmek istedim. Ama önce altyapıyı hazırlamalıydım. <br />
Hazır bezlerden kurtulmaya odaklandım önce.. Pamuklu bezlerde çok daha kolay alışırdı bebeğim. Aksilikler, aksilikler derken Mayıs başı yani tam 8 aylık olduğumuz dönemde her şeyi hazır hale getirdim. Şimdi artık işaretleri çözmem gerekiyordu...<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />SadeBirAnnehttp://www.blogger.com/profile/14657081918530144066noreply@blogger.com0