08 Mayıs, 2016

Bu detoks başka detoks!!! Karşınızda "Dijital Detoks"



Sabah sabah nereden aklına geldi bu demeyin a dostlar. bu yazıyı okuyunca hak vereceksniz bana

ayni-anda-birden-fazla-isle-ugrasamamanin-dayanilmaz-agirligi
İşte bu yazı son haftalarda beynimin bana verdiği mesajları anlamamı sağladı. son birkaç hafta aşırı yorgunluk teşhisi ile muzdariptim kendimce. Yemem içmem sağlıklı idi ama bir kaçak vardı. Sonra birden durup aklıma gelenleri yapmaya başladım.
  1. Önce telefonun yedeğini almakla başladım işe. Ya kaybolursa silinirse kaygısı gidecekti zihnimden. Bu sırada elim değmişken çıktı alıp hatıra kalmasını istediğim fotoğrafları da ayrı klasöre aldım. 
  2. Sonra D sürücüsün bazı önemli şeyleri aldım. Sonra baktım masaüstünde 45-50 tane öge var. Onları da yedekledim hariciye. Ekranda kısayol bile kalmadı :)
  3. Sonra telefonu yedeklemeye başladığımda ne kadar çok whatsapp mesajı geldiğini gördüm  ve onları okuyacağım, muhabbetten geride kalmayacağım diye elimdeki işi defalarca yarıda bırakışımı. Sonra aynı şeyin facebook için geçerli olduğunu fark ettim her ne kadar aktif kullanmıyorum desem de her mecraada. ne yapabilirim derken bildirimleri kapatmanın çözüm olduğunu gördüm. En azından sadece üzernde sayı yazıyor. Çok merak etmiyorum bazen 24 saat içinde bakmak bile gelmiyor aklıma. İyice bağımlılık düzeyinde değilseniz bence iyi bir başlangıç. 
    • Uygulaması şöyle: WhatsApp bildirimlerini kapatmak için Ayarlar – Uygulama Yöneticisi – WhatsApp yolunu izleyiniz. Açılan pencerede Bildirimleri Göster kısmı işaretli olmayacak. Böylece WhatsApp’ta size bir mesaj gelse bile telefonunuz bunu bildirim ekranında göstermeyecektir ve ses çıkarmayacaktır. Fakat uygulamanın ikonu üzerinde kaç tane mesaj geldiğine dair bilgilendirme bulunur. Bunu tüm programlar için uyarlayabilirsiniz.
  4. Bu da bitti. İlk yedekleme aşamasında yaptığımı diyeyim. Açıkta bıraktığım sekmeleri yer imlerine kaydetmeye başladım. Takribi 200 kadar kaydettikten sonra sıkılıp hepsini kapattım. Kapattığımda kapatılan sekme sayısı 632 yazdı ekranda 632 :o ne kadar beynim yorulmuş düşünsenize..
  5. şimdi mobildeki veriler yer imleri bilmem ney de önemliydi diyenler için de şöyle birşey yapıyorum. Firefox, Chrome neyi kullanıyorsanız hem telefona hem bilgisayarda onu açın ve bilgisayardan da telefondan da senkronize ayarlarını yapın.  Bunu da anlatalım bir ara gerekirse. Böylelikle çalışmanız (eğer gerçekten varsa) bölünmemiş olacak. Açık sekmelere, kayıtlı yer imlerine her yerden erişim olanağına sahip olacaksınız. Hatta kapatılan sekmelere bile.
Şimdi ben bu adımları yaptım. Neler mi oldu hayatımda. İş evraklarını hazırlamak daha kolaylaştı. Hatta telefonu yedeklerken tüm mesajları sildim. eşimi hep kıskanırdım sadece benim mesajlarım dururdu telefonda gerisi hep geldikç siler önemli ise önemi bitene kadar durdurur sonra hemen siler. işte telefon öyle oldu. Bn daha az gruplarda vakit geçirmeye başladım. "Ayyy o ne paylaştı acaba? ,"Şimdi ne muhabbeti dönüyor" kaygılarım sona erdi.
Büyüyorum galiba git gide. Bu 30 un başı ayrı erdem, sonu ayrı erdem oldu bende. Erdem demeyeyim aslında. 30 'un başı sakinlik, sonu da karakter oturması şeklinde ortaya çıktı. Artık olanları kolay hazmetmiyorum hele de yakın insandan geldiyse. Affediyorum, unutuyorum, hazmediyorum yani elbette çünkü konuşuyorum. Ama konuşmaya, kendimi yalın halimle ifade etmeye ancak hazır oluyorum. genel sınır 1-2 gün. Bazen haftayı bulduğu oluyor o insanla bu konuşmayı yapabilecek seviyeye gelmem için.  Unutmak değil meselenin üstünü kapamak da değil artık o meseleyi halledip aradan çıkartıyorum. Zihnim bir daha o meseleyle yorulmuyor. bu da bir çeşit detoks yani :) Yazıda yerinin bulması belki de ondan.
Beynin çalışmasında üstünü ört mantığı işe yaramıyor. O orada yer kaplıyor. Harddiskten Shift+Delete ile siler gibi silmek lazım yani :) Bu da ancak karşı tarafla konuşarak düğümü çözümleyerek oluyor.
Bugün anneler günü. Son bir buçuk senedir annemle tek sefer kavga ettik o da aynı evde yaşadığımız 2.5 ayın son gününde. o kadar olur. anneler günüde Damla Çeliktabanın da güzel yazısı var tavsiye ederim anneler ve kızları üzerine. Biz sevgisini gösteremeyen nesil elinde büyüdük doğru, bu değişmez gerçek. Lakin bunu bilincimizin altında, üstünde, bir yerinde tutmaya devam edersek gün gelir çocuğumuz: "Aynı anneannem gibisin belki ondan betersin" der bize. Bırakın artık geçmişi. Affediyorum deyin, seni seviyorum deyin. Uzaktaysa da siz duyun dediklerinizi. diyecek cesaretiniz yoksa ya da. Bir müddet sonra iyilik galip gelecek ve yaralarınızın teker teker sarılmaya başladığını hissedeceksiniz.
Annemi hep severdim ama onun beni sevmemesinden dertliydim. Şimdi olduğu gibi kabul etmeye başladığımdan beri o da beni daha fazla düşünür hale geldi. Doğumuma gelmeyip "Tatile gitmeyi düşünüyorum o ara" diyen kadın, parmağımda dolama çıktı diye ertesi günü otobüse bindi geldi. Bunları yazdım ya aklıma bir hikaye geldi.
"Meşhur İbrahim Ethem hazretleri Belh padişahı, 7 sene tacını tahtını bırakıp gitmiş. Süfli bir hayata girmiş. Süfli hayat derken haşa zahirde, görünüşte. Karnı doyacak kadar yemek yemiyor. Sırtı yeni elbise görmüyor. Bir pardösü varmış sırtında setri avret için, doksan tane yaması varmış. Şeyh efendisinin dergâhına yedi sene odun çekmiş. Her sabah kalkıyor, halatını boynuna atıyor, dağa çıkıyor, odunları alıp getiriyor dergâha. Yedi sene boyunca her gün bunu yapıyor. Bir gün, beş gün, on gün değil; bir ay, üç ay, beş ay değil; yedi sene bu hizmeti görmüş. Yedi sene sonra yine aletini eline alıp oduna giderken Şeyh efendisine demiş ki: "Efendim, bana bir himmet edin!" Şeyh efendisi tenkit etmiş "Yürü. Sen himmeti kazandın mı ki, himmet istiyorsun? Haydi yürü. Bostancı bostanının su zamanını bilir" demiş. Azarlamış, göndermiş. Başka bir dervişe görev vermiş, demiş ki: "Ayaklarına mahmuz tak, şu Belh Padişahı İbrahim Ethem gidiyor, onun arkasından kavuş, onun çıplak ayaklarına o mahmuzla vur, gel. O döner, sana bakar, yüzüne tükür. Yüzüne tükürdüğün zaman elbet bir şey söyler. Ne söylerse gel bana haber ver." O gidiyor, İbrahim Ethem'e kavuşuyor. Mahmuzlarla ayağına çarpıyor. Vurdukça kan akıyor. İki oluyor, üçüncüde dönüp bakıyor; derviş yüzüne tükürüyor. İbrahim Ethem şöyle söylüyor: "Git babam. Senin dediğini ben Belh'te bıraktım." Derviş bu cevabı alıyor, dönüp geliyor. Şeyh efendi soruyor: "Yaptın mı görevini?" "Yaptım efendim. Emriniz üzerine tabanlarına, çıplak ayaklarına vurdum. Vurdum deldim. İki defa vurduğumda bakmadı. Üçüncü defa vurduğumda döndü, baktı. Yüzüne tükürdüm. Şu ifadede bulundu: 'Git, babam. Senin dediğini ben Belh'te bıraktım.' Şeyh efendisi: 'Hâlâ Belh'i unutmamış, diyor, yani Belh'te padişahlığını hatırlıyor. O zaman hiddet vardı. Gadap vardı. O zamanki halimle ben sana bir şeyler yapardım; şimdi ben hiddetimi, gadabımı Belh'te bıraktım, demek istemiş. Ama o Belh kelimesi ağzından çıkmış.' İbrahim Ethem gelince: 'Git. Sen Belh'i unutmamışsın. Himmet mi istiyorsun?' diyor." 

İşte Belh hala aklımın bir kenarında, daha yürünecek yolum çok var demek ki.. Herkese mutlu, huzurlu, barış dolu Pazarlar diliyorum Allahtan. Annelerin de anneler günü kutlu olsun. Tüm anneler evlatlarının mutluluğuyla mutlu olsun..<3 <3










Kaynaklar:
https://tugbakaplan.wordpress.com/2013/01/21/teknoloji-detoksu-geliyor/
http://www.mobilbey.net/whatsapp-bildirimlerini-kapatma/6212
http://www.yenisafak.com/yazarlar/rasimozdenoren/belhi-unutmak-849